#dokuma, #text, #teknik, #takşut, #tact
Özet:
Bir yanda Sümer dilinde tug2 / tu14 /tuku5, öbür yanda günümüzün Türk dilinde kullanılan dokumak/döğmek/doğmak ve takmak sözlerini eş kökenlere bağlayıp bunların Hint Avrupa dillerin belli bir söz dağarcığının kaynağını oluşturduğunu öne sürüyoruz.
Önsöz:
Uygarlıkların başlangıçlarından beri küresel kültüre damgasını vuran Sümerlerin antik Kenger dili etimolojik kaynak olarak ele alınıp incelenmezse, hiçbir kökenbilim araştırmanın saygınlığı olabilir mi? Önemli bir söz dağarcığını sadece varsayımsal bir Hint-Avrupa köküne dayatıp Sümer dilinde bulunan daha eski prototipik morfemlerini görmemezlikten gelmek ilmi kör bir ideolojinin yargılarında boğup köleleştirmek ve cehalete dönüştürmek demektir.
Artık yel başka yöne esiyor. En önde gelen araştırmacılar bile Sümer-Türk ilişkilerini onaylıyor. Bu konuda en uzman dilbilimcilerinden Simo Parpola 2007’de şu sonuca varmış:
“Although a close relationship of Sumerian with the Altaic family as a whole thus seems excluded, a genetic relationship with Turkish seems possible, as most of the matches are with Turkic languages, and they are basic words and grammatical morphemes also found in Uralic languages. “
( Simo Parpola; “Sumerian: A Uralic language“; Helsinki 2007)
Çev: Sümercenin bir bütün olarak Altay dil ailesiyle yakın bir ilişkisi bu şekilde elenmiş görünse de hem Türk dilleriyle çok sayıda eşleşmeler hem Ural dillerinde de aynı kelimeler ve gramatik morfemler bulunduğu için Türkçe ile kalıtımsal bir ilişki olası görünmektedir.
Bölümler
1. Tarihte Dokumacılığın başlangıçları
2. Sümer, Türk ve Hun Dilinde Giyim ve Dokumacılık ile ilgili söz varlığı
3. Sümerce tug2 / tu14 / tuku5 köklerin mirası
3.1.2 Hititçe takš ile Uygur metinlerinden gelen takşut
3.2 Hint Avrupalı dillerinde *tug2 / *tu14 /*tuku5 köklerin izleri
1. Tarihte Dokumacılığın başlangıçları
En eski kumaş parçaların buluntuları
Anadolu toprakları dünya uygarlıkların beşiğini oluşturduğunu arkeologların bulduğu eski kumaş parçaları da kanıtlıyor.
Güneydoğu Türkiye’de ortaya çıkarılan eski bir aletin sapına yapışan bir kumaş parçası karbon 14 yöntemi ile 9000 yaşında olduğu tespit edildi. Bu onu şimdiye kadar bulunan en eski bez haline getirmiştir. Chicago ve İstanbul Üniversite’nden oluşan bir ekip boynuz sapını 1988 yılında Çayönü yukarı Dicle nehri yakınlarında bir sitede keşfetti.
Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nden Gillian Vogelsang-Eastwood kumaşın kalınlığı yarım milimetreyi geçmeyen, bir santimetre eninde beşer ve bir santimetre boyunda yedişer ipliklerle ‘çok hassas’ örüldüğünü belirtti. Muhtemelen keten bitkisinin elyaflarından dokunan bir keten kumaş parçasıdır. Önce kıyafet olarak kullanılan kumaş daha sonra bez olarak iş gördüğü ve sapın etrafına sarıldığı düşünülüyor. 1963’ten beri burada kazı yapan Chicago’lu arkeolog Robert Braidwood, Çayönü’nün o tarihte yaklaşık 500 kişilik bir kasaba olduğunu söylüyor. O boynuz kerpiç de bir evin kalıntılarında bulundu. Yaklaşık 10.000 yıl kadar önce insanların yerleştiği site konaklama amacı dışında inşaat edilen en eski ”resmi mimari” örneklerinden bazılarına sahiptir. Sakinleri çiftçilikle ve avcılıkla geçiniyordu. Bugün tanıdığımız evcil hayvanları da vardı. (New Scientist Magazine issue 1883 , 24 Tem 1993)
Bir diğer kumaş parçası Çumra İlçesi sınırlarındaki 9 bin yıllık neolitik yerleşim yeri Çatalhöyük’te yapılan kazıda bulundu. Stanford Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ian Hodder 2013 yılında hazırlanan raporda en önemli buluntuların höyüğün uygun koruma koşulları sayesinde ortaya çıktığını belirtti. Ian Hodder, şunları söyledi: “Yangın, binanın zeminini ve platformlarını ısıtarak fırınlama etkisi yaratmış. Böylece zeminin altındaki gömüleri ve gömülerle birlikte aynı yerde bir kumaş parçasını korumuş. Bu kazı evindeki laboratuvarda incelenmiş ve kumaşın kendirden dokunmuş keten olduğu tespit edilmiştir. Bu, dünyadaki ilk kumaş parçalarından biri olmakla birlikte aynı zamanda en iyi korunmuş örneklerden de biridir…”
Sümerlerde dokumacılık
6000 yıl önce Mezopotamya’nın güneyinde Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölgeye yerleşmiş olan Sümerler kil üzerine çivi yazısını geliştirerek insanoğlunun tarihinde yeni bir döneme imza atmaları yanında tekstil üretimini de daha yüksek boyutlara taşımışlar.
Sümer uygarlığı MÖ 2700 ila 2350 arasında en yüksek kültür seviyesine ulaştı.
Önceden kumaş dokumak için yün toplanıyordu, ancak Sümerler, yünlü malzemeyi seri üretmek için bir sistem yaratan ilk toplumdu. Sümerler, işi endüstriyel boyutlara taşımak için örgütler kurarak sonraki çağlara örnek olacak manüfaktürler yarattılar.
İlk zamanlarda her iki cinsiyetin derisi içe dönük ve yünleri dekoratif süslerle işlenmiş koyun postundan yapılmış giyimleri vardı. Bu deriler gövdeye sarılıp yerine tutturularak belden dizlere veya daha önemli kişiler için ayak bileklerine kadar uzanıyordu. Gövdenin üst kısmı ya çıplaktı ya da omuzlar başka bir koyun postuyla korunuyordu. Yaklaşık MÖ 2500’den beri dokunmuş yün kumaş koyun derisinin yerini aldığında da giysiye dantel dikerek ya da kumaşa ilmekler düğümleyerek tepeli görünüm korundu. (Britannica)
Daha sonra Sümerlerde ve Akadlarda giyim daha karmaşık ve yoğun işlenmiş bir tarza dönüştü. Bu daha fazla ayrıntıya giden dökümlü kostümlerin kanıtları Sümer sanatında tapınak duvarlarındaki bezemeli kabartmalarında görülebilir. En çekici ürünler arasında her iki cinsiyet için de iki temel giysi olan her biri tek parça malzemeden kesilmiş tunik ve şal.
2. Sümer, Türk ve Hun Dilinde Giyim ve Dokumacılık ile ilgili söz varlığı
2.1 Sümerce söz varlığı
tug2, tu14, tuku5, du3
tug2 – dokuma, dokunmuş kumaş, giysi, elbise
tu14 – döğmek, dokumak
tuku5 – döğmek, dokumak, vurmak, çatmak
túg-íb-dù – yünlü bir giysi (‘kumaş’ + ‘bel, kalça’ + ‘kalıplamak’).
tug-ní-dára – peştamal (‘kumaş’ + ‘şey’ + ‘bağlamak; kemer, kuşak’).
túg-ní-lám – şenlikli bir giysi, elbise (“kumaş” + “şey” + “huşu uyandıran bir kalite”).
túg-TAR – kısa kesim elbise (?) (‘kumaş’ + ‘kesmek’).
tag – dokunmak, takmak, tutmak, ataklamak
du3 – yapmak, uygulamak, işlemek
dirig – “yüksek(te) olmak, yükseklere inşa etmek“
→ ‘tunik’ sözün köklerini görüyoruz: túg-ní-lám
2.2 Türkçe söz varlığı
tokı – “vurmak, dövmek, çakmak, tıklatmak, dokumak, argaçlamak
tokmak – örneğin halıları dokumak/vurmak için yarayan araç
ton – “elbise”
tüg – “düğümlemek”
tük – “yün.” (ETS: 217; EUTS: 168)
tültür – “çarpmak, vurmak”
tülük – “bohça.” (ETS: 218)
taġar – “torba, dağarcık, dağar”
tekzim ~ täkzim “pamuktan veya başka nesneden yapılmış kabartma”; teksinç ~ tegzinç “tomar
doku(n)mak → *tug2 / *tu14 /*tuku5 kökleri ile örtüşür; Sümer dilinde Türkçenin ilk izlerindendir
değmek
2.3 Hunca/Macarca söz varlığı
Hun. thága –
- kumaş, bez, başörtüsü, bürgü
- duvak; gelinin düğün, evlenme töreni sırasında kullandığı,
başını ve kimi zaman da başıyla birlikte yüzünü kapayan dantel ya da tülden örtü
Mac. tákol – hızlıca yapıvermek, takmak
Sümerce: tuku5 “to beat, strike of cloth; to weave”
[Hunnic-Hungarian Etymological Word List (based on the editions of the Isfahan codex by Dr. Csaba Detre and Imre Pető) BY PROF. DR. ALFRÉD TÓTH, 2007]
3. Sümerce tug2 / tu14 / tuku5 köklerin mirası
3.1 Hititçe
3.1.1 Hititlerde giyim
Hitit yazılı belgelerinde kadın ve erkek giysileri birbirinden ayrı olarak belirtilmiştir. Kadınlarda yukarı çekilmiş elbise, bir işlemeli tunik, manto, bir başlık, bir iç elbisesi, bir takım kemerli tunik, bir takım gümüşten göğüs süsü gibi kadına ait kıyafet türleri yer almaktadır. Diğer pasajda ise erkek kıyafet parçaları sıralanmıştır. Ortak giyilen kıyafet tuniktir. İnce giysi (TÚG.SIG), tören giysisi (TÚGkušiši), işlemeli tunik (TÚGE.ÍB MAŠ-LU), mavi çorap veya tozluk (TÚGGADA-DAM.ZA-GÌN), beyaz gömlek (TÚGGÚ BABBAR) … erkek kıyafetlerini oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra tören, bayram giysisi ayrılmaktadır ( TÚGNÍG.LAM(MEŠ) ) . Bu tip kıyafetlerin renkli ve kıymetli taşlarla süslü olanları bilinmektedir. Bunlar tek parçalı kıyafetlerdir. Kült envanter metinlerinde “tören giysisinin” saray tarafından tanrıçalara hediye edildiği görülmektedir. (Özlem Tütüncüler, M.Ö. 2. BİN EGE BÖLGESİ DOKUMA ALETLERİ, S.75)
Hititçe söz varlığı doğrudan Sümerceden kaynaklanır. Bunları sıralıyoruz:
TÚG.SIG – “ince giysi“
TÚGkušiši – “tören giysisi“
TÚGE.ÍB MAŠ-LU – “işlemeli tunik“
TÚGGADA-DAM.ZA-GÌN – “mavi çorap veya tozluk“
TÚGGÚ BABBAR – “beyaz gömlek“
TÚGNÍG.LAM(MEŠ) – “tören, bayram giysisi“
3.1.2 Hititçe takš ile Uygur metinlerinden gelen şiir, nazım, beyit anlamındaki takşut
Buddhacı Uygur metinlerinde görülen takşut sözcüğü şiir, nazım, beyit ve manzume anlamlarında kullanılmıştır. [Türk Dili ve Edebiyatı, Ozan Sayman]
Bu sözün kökleri Hitit ve Sümer dillerine dayanıyor.
takš, takkeš, taggaš – birleştirmek, işlemek, dikmek, → krş. tahsis(!), taksit
Friedrich – Kurzgefasstes hethitisches Wörterbuch (1991)
3.2 Hint Avrupalı dillerinde tug2 / tu14 /tuku5 köklerin izleri
3.2.1 tektonik
tektonik (sıf.) – 1650’lerden itibaren, “inşaat veya inşaatla ilgili”,
Geç Latince tectonicus’tan, Yunanca tektonikos’tan “inşatla ilgili”den, tektondan (genitif tektonos) “inşaatçı, marangoz, ahşap işçisi; herhangi bir sanatta usta (heykel, metal işçiliği, yazma),” Proto HA kökünden *teks- “dokumak”, ayrıca “fabrika etmek”. “Yer kabuğunun yapısıyla ilgili” jeolojik anlam 1887’den itibaren kaydedilmiştir.
İsviçreli filolog Wolfgang Kastner “tekton“ sözünü 1991’de Museum Helveticum dergisinin 48ci cildinde “TEKTON – MEMNON: Zu den Wurzeln tek- und men- im Griechischen“ adlı makalesinde ayrıntılı şekilde inceleyip tetkik edip esasen *teks değil de *tek morfemin asıl kök olması gerektiğini açıklamıştır.
Kastner “tekton“ sözün etimolojik soy ağacını çizip yazısının sonuna ekledi.
O tablonun bir fragmanı şöyle:
Makalede “tekton“ sözün *tek kökünden iki farklı ses olayından nasıl evrildiği açıklanıyor
- ikileme (redüplikasyon): tk + tk
- ikinci hecede göçüşme (metatez): tk + tk –> tk + kt
*tek köküne “döşemek, birleştirmek, yapmak, inşa etmek“ anlamlarını vererek onun varlığını Yunancadaki tiktein “doğurmak, yaratmak“ sözüne bağlıyor Kastner.
Şimdi Türk diline geçerken *tek kökün anlamını günümüzde kullanılan dikmek sözünde bulduğumuzu oldukça vurgulamak gerekir.
Dikmek ve diriltmek sözlerin Sümerce
dirig “yüksek olmak, yükseklere inşa etmek“
de örneği var.
Ayrıca doğurmak
du – “yapmak, inşa etmek“
utud/tuud – “doğurmak“
Kalın ve yuvarlak [o]/[u] ünlülerin düz [e] ve [i] ünlülerine dönüşmesi koşuluyla hem *tek morfemin hem günümüz Türkçesinde kullanılan dikmek sözün en arkaik Sümer dilindeki *tu kökünden türediğini öne sürebiliriz.
10000 yıl önce insanlar konaklama amacı dışında diktikleri yapıtlar yanında kumaş dokumacılığına başladıklarını ve sonraki çağlara ait Yunanca dilindeki tektonik gibi bir sözün önceden var olan Sümer dili ve kültüründen evrildiğini anımsayarak tarihi olgular kanılarımızı doğruladığını görüyoruz.
3.2.2 sübtil
sübtil (sıf.) c. 1300 (13. yüzyıl ortası, soyadı olarak), sotil, “içine işleyen; ustaca; incelikli” (zihne ait); Eski Fransızcadan sotil, soutil, subtil “usta, kurnaz, bilge; ayrıntılı; iyi hazırlanmış” (12c., Modern Fransızca subtil), Latince subtilis‘ten “ince, ince, narin, ince dokunmuş;” mecazi olarak “kesin, hassas, doğru”;
lezzete/yargı: “iyi, hoş, keskin”; tarz/stil: “sade, basit, doğrudan”;
- sub “alt” + -tilis, tela “web’den, net; uzunlamasına kumaş ipliği,”
HA: *teks– “dokumak”, ayrıca “fabrika etmek”.
Watkins’e göre “çözgü altından geçen iplik, en ince iplik”
ST: tug2 / tu14 / tuku5 ; doku –> *tek, *teg
kalın ve yuvarlak [o] ince ve düz [e] ünlüsüne dönüştüğünü görüyoruz
du “yapmak, inşa etmek“, dirig “yüksek olmak, yükseklere inşa etmek“
dikmek, diriltmek, doğmak
3.2.3 text/textil
text – metin (i.)
Eski Fransızca texte’den, Eski Kuzey Fransızca tixte’den “metin, kitap; İnciller” (12c.), Ortaçağ Latince textus’tan “Kutsal Yazılar, metin, inceleme”,
Geç Latince “yazılı olan herhangi bir şeyin ifadesi” hesap, içerik, bir belgede kullanılan karakterler,” Latince textus‘tan “bir işin stili veya dokusu”;
kelimenin tam anlamı “dokunmuş şey“;
Latince texere “örmek, birleştirmek, bir araya getirmek, örmek, iç içe geçirmek, inşa etmek , fabrikasyon, inşa”
HA: *teks- “dokumak, imal etmek, yapmak; hasır veya sazdan çerçeve yapmak”
ST: tug2 / tu14 / tuku5 ; doku –> tek, teg
kalın ve yuvarlak [o] ince ve düz [e] ünlüsüne dönüştüğünü görüyoruz
- Unutmamak gerekir: İlk yazıları ortaya koyanlar Sümerlerdi. O çivi yazılarına bakarsanız gerçekten de ince dokunmuş kumaşı çağrıştıyor.
tekstil
1620’lerden, Latince textilis‘ten “ağ, kanvas, dokuma kumaş, kumaş, dokunmuş bir
şey”; textilis [“dokuma, dövme”] sözün isim olarak kullanımından
HA: *teks- “dokumak”, ayrıca ” imal etmek”
ST: tug2 / tu14 / tuku5 ; doku –> *tek, *teg
kalın ve yuvarlak [o] ince ve düz [e] ünlüsüne dönüştüğünü görüyoruz
Bu incelemeler ve dokuyuşlar artık text sözün gerçek silsilesini önümüze dizmeye izin veriyor:
3.2.4 teknik/teknoloji
tekno- “sanat, zanaat, beceri”, daha sonra “teknik, teknoloji” anlamına gelen, tekhnē “sanat, beceri, işte zanaat; yöntem, sistem, sanat, sistem” kavramlarını birleştiren Yunanca tekhno- kelimesinden
HA: *teks-na- “zanaat” (dokuma veya fabrikasyon), kökün *teks- eki biçiminden “dokuma”,
ayrıca “fabrikasyon” kelimesinden “yapma veya yapma yöntemi”.
teknoloji (i.) 1610’lardan, “bir sanat veya sanatlar üzerine bir söylem veya inceleme”, Yunanca tekhnologia’nın Latince biçiminden “bir sanat, zanaat veya tekniğin sistematik olarak ele alınması”; ilk başlarda dilbilgisine atıfta bulunan tekhno-‘dan, tekhnē “sanat, beceri, işte zanaat; yöntem, sistem, bir sanat, bir yapım veya işletme yöntemi,”
HA: *teks-na- “zanaat” (dokuma veya imalat), *teks– [“dokuma, imal etmek”] kökünden türeme;
“Mekanik ve endüstriyel sanatların incelenmesi” anlamı (Century Dictionary, 1895, iplikçilikten, metal işlemeden veya biracılıktan örnekler verir) 1859’da kaydedilmiştir.
ST: tug2 / tu14 / tuku5 ; doku –> *tek, *teg
kalın ve yuvarlak [o] ince ve düz [e] ünlüsüne dönüştüğünü görüyoruz
du3 “yapmak, inşa etmek“, dirig “yüksek olmak, yükseklere inşa etmek“
dikmek, diriltmek, doğmak
takmak
3.2.5 taktik
taktik (i.) 1766, Modern Latin taktiğinden, Yunanca “(tekhnē)” düzenlemesinden; taktikos “düzenleme ile ilgili”, daha önce “taktikçi” (1630’lar) anlamına geliyordu ve “taktik” anlamına gelen bir sıfat olarak kullanılıyordu (c. 1600).
taktikler (n.) 1620’ler, Modern Latince tactica’dan (17c.), Yunanca “düzenleme sanatı”ndan, taktikos “savaş için askeri güçleri düzenleme bilimi”. “düzenleme veya düzenleme ile ilgili”, özellikle “savaşta taktikler”;
taxis sözünden türemis sıfat: “düzenlenme, bir ordunun düzeni, konuşlanması; savaş düzeni; düzen, düzenlilik”, tassein “düzenlemek”,
HA: *tag- “dokunmak, işlemek.”
ST: tag
du3 “yapmak, işlemek“
takmak, atak
3.2.6 taxis/tassein
“yer değiştiren parçaların doğal durumlarına geri konulması işlemi”, 1758, tıbbi Latince, Yunanca taksilerden “düzenleme, düzenleme, bir ordunun düzeni veya konuşlanması, savaş düzeni; düzen, düzenlilik”, tassein “düzenlemek
fr. taxer “vergi almak” • 1464; tausser “değerlendirmek” ; Lat. taxare; Yun. taxis , tassein [“düzeltmek, düzene getirmek, takmak”]
alm. taxieren “değer biçmek”; bir malın fiyatını, parasal değerini belirlemek; vergiyi, ücretin (yasal olarak) miktarını tahmin etmek; özellikle de kullanılmış bir malın veya mülkün mevcut değerini resmi olarak belirlemek; Lat. taxāre’den “dokunmak, (hissederek) bir şeyin değerini belirlemek”
HA: *tag- “dokunmak, işlemek.”
ST: tag
du3 “yapmak, işlemek“
dokunmak
dizmek
3.2.7 integer
integer (n.) “tam sayı” (kesir yerine), 1570’lerden beri Latince integer [tam] (sıf.) sözünü isim olarak kullanımından; “bozulmamış, tam, eksiksiz”, mecazi olarak, “bozulmamış, dik”, kelimenin tam anlamıyla “dokunulmamış”, –> tangere [“dokunmak”]
HA: *tag- “dokunmak, işlemek”
ST: tag
dokunma, dokunulmamış
3.2.8 tanjant, teğet
tanjant (sıf.) 1590’lardan, Latince tangentem‘den (yalın hali tangens), “kesişmeden bir noktada buluşma”
HA: *tag– “dokunmak, işlemek” kökünden; tangere fiilin geniş zaman ortacı;
İlk olarak Danimarkalı matematikçi Thomas Fincke tarafından “Geometria Rotundi” (1583) tarafından kullanılmıştır. 1825’te daha geniş “bir özneyle biraz bağlantılı” anlamında kullanıldığı kaydedilmiştir.
→ krş. teğet
ST: tug2 / tu14 / tuku5 ; doku –> *tek, *teg
kalın ve yuvarlak [o] ince ve düz [a] ünlüsüne dönüştüğünü görüyoruz
dokunmak
3.2.9 tact/contact
contact (n.) 1620’ler, “dokunma eylemi, durumu veya durumu”, Latince contactus’tan “dokunma” (özellikle “kirli bir şeye dokunma, bulaşma”); contingere [“dokunmak, ele geçirmek” ] fiilin geçmiş zaman ortacından; con/com “ile, birlikte” + tangere “dokunmak”,
HA: *tag- “dokunmak, işlemek.”
ST: tag
dokunmak
tact, n. [L. tactus a touching, touch, fr. tangere, tactum, to touch: cf. F. tact].
- Dokunma hissi; his.
- müzikte zamanlanmıs vuruş; notaların hızı
- Hassas zihinsel dokunuş; özel beceri veya yetenek; güzel algı veya ayırt etme; koşulların gerektirdiğini takdir etme ve yapma gücü.
- kök kalık teg uçsuz tüpsüz – gök gibi uçsuz bucaksız - Şubat 27, 2023
- AĞAÇ SU GİBİDIR - Ocak 12, 2023
- TÜRKÇENİN GERÇEĞİ - Ocak 2, 2023