AĞAÇ SU GİBİDIR

1. AĞAÇ sözün kökeni üzerinde

Türkçemizde -aç/-eç (= Aç) ekleri var. Bunları nasıl ne yoğunlukta kullanıyoruz?

Örneğin ağaç sözün -aç ekinden türediğinin bilincinde miyiz?

Prof. Dr. Vecihe Hatipoğlu 1972 yılında okunması gereken “‘Ağaç‘ ve ‘Su‘” adlı bir dil yazısı yayınladı.

Bu yazıda ıg > ag > ak kökleri arasında biçim ile anlam yakınlıklarını gösterip

“akmak” ile “ağmak” eylemleri arasında da biçim ile anlam birliği olduğunu belirtiyor.

… “ağmak” eylemindeki tarih boyunca sürüp gelen hem “yükselmek” hem de “inmek” anlamları, iki ters yöne gidişi birleştiren “su gibi kaymak” kavramıyla yorumlanabilir.

Kısaca “ağmak” sözcüğü “yükselmek”, “inmek” kavramlarından önce “su gibi kaymak, akmak” kavramını vermiş olmalıdır.

Kaynak: HATİPOĞLU Vecihe, Ağaç ve Su”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, s. 267-273, 1972

Burada “ıg” su diye anlamlandırıp “ağlamak” sözün de kökünü oluşturuyor.

            ıg – la – mak    =          ağlamak

Böylece dil bilginimiz ıg/ağ kökünü -aç ekiyle birleştirerek ağaç sözün türediğini açıklıyor:

ıg/ağ   + -aç    =          ağaç

Ağacın su gibi olduğunu hem dilimize hem doğaya bakınca anlıyoruz.

Bir yandan hocamız “yaş” kökün hem ıslak hem yeşil anlamına geldiğine parmak atıyor.

Öte yandan ağacın bulunduğu yer de yaş sulu bir yerdir. Ağaçlar susuz yaşayamaz.

Köklerinden ta dallarına kadar toprağın suyunu çekerek göğe doğru uzuyorlar.

Ağacın su gibi olduğu düşüncesini Türklerin ataları böylesine dillerine dökmüşler.

Bu yüzden -Aç ekin işlek olmadığını öne sürmek, yaşam dolu Türkçe dili ağacını kurutmak, Türkçe dilin işlek olmasına yüz çevirip işlemesini engellemek demektir.

Su verelim de yeşersin.         

2. -aç/-eç (= Aç) eki üzerinde

Yüksek Okullarımız bizi bu konuda nasıl eğitiyor?

Karabük Üniversitesi’nin “Türk Dili I“ adlı öğrencesinde yapım ekleri üzerinde şöyle bir bilgi veriliyor:

+aç, +eç:         Benzerlik ve ilgi ifade eden işlek olmayan bir ektir.

Başka bir yapım ekine geçmeden önce hiç olmazsa iki örnek verildi bu +aç, +eç eki ile:

top + aç           –>       topaç

kır + aç            –>       kıraç

Bu yapım eki “işlek olamayan bir ek” imiş.

Ne demek bu? Önemsemeyecek miyiz? Çok az mı kullanılıyor?

Böyle savlar yürüterek mi Türkçe Dili öğretilir?

Hangi verilere dayanarak işlek olmadığı anlaşılmıştır?

Şu güzelim ağaç sözüne bakmışlar mıdır, bu kutlu sözümüzde bu -aç ekin işlediğini biliyorlar mı bu yargıçlar?

Bu mu dil devrimden aldığımız birikimler?

Böyle asılsız savların amacı ne olabilir?

Türkçe Dilimizin doğurganlığını, üretkenliğini bize unutturmak.

Bu tutum tek -aç/-eç eki karşısında gösterilmiyor. Hemen hemen tüm eklerimiz kullanılmadığı ya da kullanılmağa değer olmadığı düşüncesi aşılanıyor topluma.

Türkçenin ekleri onun yüreğidir, onu solutan, ona can, güç veren yükselteçlerdir.

Şimdi bu Aç ekin baş döndürücü işlekliğine bir göz atalım.

3. Addan ad yapan +Aç ekinden türeyen sözcüklere örnekler


Kaynaklar:

TDK

Türkçenin Ekleri (1974); Prof. Dr. Vecihe Hatipoğlu

ağ/ığ +Aç        –>       ağaç

alın +Aç           –>       alnaç  (ön, yüz, karşı, alın)

ana +Aç           –>       anaç

  1. DLT: küçükken anne gibi davranışlarda bulunan kız; ana gibi
  2. birkaç kez yavru vermiş ya da yavru verecek duruma gelmiş olan hayvan
  3. meyve vermiş ya da verecek duruma gelmiş olan (ağaç).
  4. çok şey bilen, deneyimli (kadın), iri, yaşlı

ara  +  Aç                    –>       araç

arga  +  Aç                  –>       argaç

  • dokuma tezgâhlarında enine atılan arkadaki iplik

ata +Aç                       –>       ataç

  1. büyüklük gösteren çocuk
  2. ata gibi,  baba gibi
  3. atalardan gelen

baba +Aç                     –>       babaç

  • erkek kümes hayvanlarının ya da kuşların en iri ve yaşlı olanı.
    “Babaç bir horoz bütün kümesi korkutuyor”

bakır +Aç                    –>       bakıraç  (bakırdan yapılan kova biçimindeki kap)

boz (gri renk) +Aç       –>       bozaç (boza yakın)

dağ + lı + ç                 –>       dağlıç(eti beğenilen bir koyun cinsi)

döv  + Aç                     –>       döveç(ağaçtan havan eli)

düz  + Aç                     –>       düzeç(bir düzeyin yataylığını anlamaya yarayan aygıt)

gün  + Aç                     –>       güneç (güneş alan yer)

kak  + Aç                     –>       kakaç(kurutulmuş gül, balık ya da et)

kır (yeşillik yer) + Aç   –>        kıraç (kurak yer, susuz verimsiz toprak )

küp + Aç                      –>        küpeç (küçük küp )

orta + Aç                     –>        ortaç

  1. ada
  2. ortak özellik taşıyan
  3. tümleç alabilen ad ya da sıfat olarak kullanılan eylemsi (ing. participle)

tok + Aç                       –>        tokaç (çamaşır tokmağı )

top + Aç                      –>        topaç (top gibi bir tür oyuncak)

yan +Aç                       –>       yamaç

  1. dağın, tepenin ya da deniz, akarsu gibi bir suyun herhangi bir yanı
    “Irmağın yamacına geçecek köprü yoktu”
  2. alnaç, karşı, ön. “Çocuk, babasının yamacına gelip durdu”

yel + Aç           –>       yeleç(dağların, tepelerin her zaman yel tutan yüksek yerleri)

yol + Aç           –>       yolaç (Yol gösteren, kılavuz)

4. Eylemden ad yapan -Aç ekinden türeyen sözcüklere örnekler

ak– (akmak) + Aç                    –>       akaç (sıvıları akıtmaya yarayan boru)

ayır– (ayırmak) + Aç                –>       ayraç/ayıraç

  1. ayraç: ayırma işine yarayan, parantez
  2. ayıraç; kimyasal işlemlerde, oluşturduğu tepkimelerle maddeleri bileşime ya da ayrışıma uğratan, maddelerin niteliklerini belirtmede yararlanılan şey.(miyar, reaktif)
  3. nitelik belirleyen, ölçü olabilen şey. Kişide insan sevgisi bir ayıraçtır”

belirt– (belirteç) + Aç              –>       belirteç (zarf)

bağla– (bağlamak) + Aç          –>       bağlaç

  1. Ve, veyahut, ile, bile, fakat, çünkü, madem, ya….. ya, gerek….gerek, ne ……ne, hem de, ya da, ki .(ing. conjunction)
  2. İletkenler arasında elektriksel bağıntıyı sağlayan gereç. (ing. connector)

bas– (basmak)                        –>       basaç  

  1. Çamaşırı bastırmaya ve karıştırmaya yarayan değnek.
  2. Havayı sıkıştırarak bir basınç veren aygıt. İng. compressor
  3. 1. Bir akışkanın basıncını büyük oranda yükseltebilen, düşük verdili aygıt. 2. Lastik tekerlekli göbeklerin iç tekerlek lastiğini şişirmekte kullanılan araç.
  4. Havayı sıkıştırarak bir basınç veren aygıt.
  5. 1. Bir akışkanın basıncını büyük oranda yükseltebilen, düşük verdili aygıt. 2. Lastik tekerlekli göbeklerin iç tekerlek lastiğini şişirmekte kullanılan araç. ing. pump
  6. Sinema Alıcı, gösterici ya da basım aygıtında, pencere önünden geçen filme basınç yaparak pencereyle tam çakışmasını sağlayan yaylı yüzey. ing. pressure plate
  7. 1. genel uygulayım: Emme, basma ya da her iki yolla, gazları ve sıvıları yükseğe çıkarmaya, boşaltmaya, püskürtme ya da aktarmaya yarayan aygıt. 2. Lastik tekerlekli, göbeklerin, iç tekerlek lastiğini şişirmekte kullanılan araç. 3. Tıkanmış bir boruyu açmaya yarayan araç.
    ing. pump

boşalt– (boşaltmak) +Aç         –>       boşaltaç

  1. Bir boşluk içindeki havayı boşaltmaya yarayan tulumba
    boşluk/boşaltma tulumbası

büyüt– (büyütmek) +Aç          –>       büyüteç

  • Cisimleri büyüterek gösteren alet, pertavsız, mercek
    “Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil.” Nazım Hikmet

çak/çek– (çakmak/çekmek) + Aç        –>       çekiç

  1. Bir yanı vurmaya, öteki yanı çivi çekemeye yarayan aygıt

çoğalt– (çoğaltmak) + Aç        –>       çoğaltaç (kopi makinesi)

dikel– (dikelmek) + Aç            –>       dikeleç (fide dikerken kullanılan ucu sivri çubuk)

doğ– (doğmak) + Aç                –>       doğaç (düşünülmeksizin kendiliğinden doğan düşünce)

dolan– (dolanmak) +Aç          –>       dolanaç

  1. Silindir biçiminde bir enerji sargısından ve sargının ekseni yönünde devinen bir göbekten oluşan elektromıknatıs

Alm. Kraftmagnet, Fra. solénoïde, ing. solenoid magnet

dön (dönmek) + Aç                 –>       döneç

  1. dalgalı akımla çalısan elektrik motoru veya dinamoda devinimli kısma verilen ad
    (ing. rotor)

dur (durmak) + Aç                  –>       duraç

  1. heykel, sütun gibi seylerin altma oturtulan parça, ayak, taban.

duyur– (duyurmak) +Aç          –>       duyuraç (hoparlör)

gerek– (gerekmek) -Aç           –>       gereç

  1. bir şey yapmak, bir yapı ortaya koymak, bir ürün oluşturmak
    vb. için kullanılması gereken nesne ya da nesneler.
    “Yazar, romanına gereç olacak durumları not eder”

göm– (gömmek) + Aç             –>       gömeç  (petek gözeneği)

göster– (göstermek) +Aç        –>       göstereç (monitör, ekran)

gül– (gülmek) +Aç                   –>       güleç  

  1. Her zaman gülümseyen, mütebessim:
          “Biraz sonra geceki güleç memur, hafif kapalı gözleriyle göründü.” – Çetin Altan

ilet– (iletmek)  +Aç                  –>       ileteç

  • (kablo, elektrik akımı iletiminde kullanılan ve yalıtkan bir özdekle sarılı bulunan tel.)

imle– (imlemek) +Aç               –>       imleç

  1. Fiziksel bir olayı kendiliğinden tespit edip çizen araç, kaydedici.
    bir olayı kendi kendine çizerek veya işaretlerek gösteren aygıt.
    (ing. recorder)
  2. Konumu genellikle klavye veya fare ile denetlenen,
    ulaşılacak verinin yerini, yazılacak veya düzeltilecek bölümleri gösteren işaretçi.
    (ing. cursor)

in– (inmek) + Aç                      –>       ineç (yer katmanları kıvrımlarının ingin kısmı, tekne)

işlet– (işletmek) +Aç               –>       işleteç (makine)

kaldır– (kaldırmak) + Aç          –>       kaldıraç

  1. bir desteğe dayandıralarak sağlanan güçle esyanın kaldırılmasına yarayan aygıt

kayna– (kaynamak) + Aç         –>       kaynaç

  1. zaman zaman etkinliğe geçen su kaynağı
    Volkan bölgelerinde, belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak, gayzer.

kındır– (kındırmak) + Aç          –>       kındıraç  (oluk ile yiv açmaya, oymaya yarayan aygıt)

koş– (koşmak) + Aç                 –>       koşaç 

  1. başlı başına bir anlam taşımayan, birlikte kullanıldığı sozcüge olumluluk veya olumsuzluk,
    sürerlik, kesinlik, kuvvetli ihtimal kavramları veren sözcük veya ek.
    ‘GüzeI degil; Güzel olmuştur’  örneklerinde kullanılan ‘degil’ sözcüğü ve -tur eki birer koşaçtır.

kurut– (kurutmak) + Aç           –>       kurutaç 

  1. suyu veya nemi giderilmek istenilen şeylerin, içine konduğu kutu gibi aygıt

pişir– (pişirmek) +Aç               –>       pişireç

sark– (sarkmak) +Aç               –>       sarkaç (saat ve benzeri aygıtlarda sarkan ve sallanan cisim, rakkas.)

sars– (sarmak) +Aç                 –>       sarsaç (vibratör, titreşim oluşturan cihaz)

say– (saymak) +Aç                  –>       sayaç

  • (havagazı, elektrik , su gibi şeylerin kullanımındaki ölçüyü gösteren aygıt)

sırala–  (sıralamak) +Aç          –>       sıralaç

  1. dosya, klasör
  2. içinde belli bir sıraya göre kağıtlar konabilecek bölümleri bulunan kap.

sok–  (sokmak) +Aç                 –>       sokaç (arı iğnesi)

sür– (sürmek) + Aç                  –>       süreç

  1. bir olayın ya da olayların, işlemlerin belli bir sonuca doğru gidişi, düzenli olarak
    birbirini izleyen değişmelerle gelişip oluşması.
    “Kimi düşünürlere göre evren akan bir süreçtir”
  2. FELSEFE TERİMİ
    belli bir sonuca ulaşan düşünce akışı.

tık– (tıkmak) + Aç                    –>       tıkaç    (Az. tıxac)

  1. ‘şişe vb. dar delikleri tıkamaya yarayan mantar, cam, tahta veya plastik tapa’; 
  2. ‘trafiğin akışına, hareketine engel olan durum, trafik sıkışıklığı’; 
  3. ‘petrol kuyularında borunun içinde toplanarak pompanın çalışmasına engel olan parafin benzeri katı şey’

topla– (toplamak) + Aç           –>       toplaç

  1. elektrik dinamolarında devingen kısmın üzerindeki iletken devrelerde
    ortaya çıkan akımı toplayıp tek bir devreye veren aygıt;
    ing. collector

tut– (tutmak) +Aç                   –>       tutaç

  1. laboratuvar maşası (frz. pince, alm. pinzette)
  2. tutacak

tümle– (tümlemek) + Aç         –>       tümleç

  1. genellikle eylemin anlamını çeşitli yönlerden tamamlayan ve herhangi bir ad durumunda bulunan ya da ilgeç alan ad yahut tamlama
    Örnek: Şükriye başını (nesne) onun omuzuna (dolaylı tümleç) yaslamıştı (T. Buğra, Yalnızlar, s. 115)

ula-(ulamak) + Aç                   –>       ulaç

  1. belirteç olarak kullanılan eylemsi ( ing. gerund )
    ekleriyle türetilip zarf görevinde kullanılan sözcüklerdir.
    Söylemleri zaman veya durum yönüyle tamamlar.
    • Apartmanın merdivenlerini koşarak çıktık.
    Bu cümlede, “koş-” eylemi, “-arak” ekini alarak “çık-” eyleminin nasıl yapıldığını
    belirttiği için belirteç görevindedir.
    Ayrıca eylem olumsuzluk ekini (-me) de alabildiği için bağ-fiildir

üfle-(üflemek) + Aç                –>       üfleç

  1. Kaynak yapımında, metalleri kesme ve eritme işlemlerinde kullanılan, alev püskürten araç, hamlaç
  2. Laboratuvarlarda yüksek ısı elde edilen araç, hamlaç.
    ing, blowpipe, fan; alm. ventilator

üret– (üretmek) +Aç               –>       üreteç(jeneratör)

  • Herhangi bir mekanik enerjiyi elektrik akımına çeviren aygıt, jeneratör, dinamo:
          Pil ve dinamo birer elektrik üretecidir.

vur-(vurmak) +Aç                   –>       vuraç (raket)

yak– (yakmak) +Aç                  –>       yakaç

  • ısıtma sistemlerinde yakıtın hava ile belirli oranlarda karışmasını sağlayarak yanma olayını gerçekleştiren bölüm

yansıt– (yansıtmak) + Aç         –>       yansıtaç(ayna, aksettiren)

yaz– (yazmak) + Aç                 –>       yazaç(kalem)

yalıt– (yalıtmak) +Aç               –>       yalıtaç (conta)

yumuşat– (yumuşatmak) +Aç–>        yumuşataç

yükselt– (yükseltmek) +Aç      –>       yükselteç

  • Alçak veya yüksek frekanslı akımların yararlı etkilerini artırmaya yarayan araç, amplifikatör.
Mustafa Şimşek
Latest posts by Mustafa Şimşek (see all)

Yorum yapın