TUVA ÖZERK CUMHURİYETİNDEKİ KUTLUKAYA’NIN TÜRK VE DÜNYA EKİNİNDEKİ ÖNEMİ

1- Özet

1-1 Amaç

Bilindiği gibi Türk kaya yazıtlarının kökenleri ve yaşı, tartışılan ama sonuçlanmamış, bilinmeyen dolu bir konudur.

Bu çalışmanın amacı, Tuva Özerk Cumhuriyetindeki Sülyek Karayüs Yazıtının (E 39) ele alınmamış bir bölümünün çözümlenmesinin ardından, çözüme dayanarak Türkçenin ortaya çıkışının zamanını belirlemektir.

Sav’ım: ”Bulgulara göre bu Türk kaya yazıtının yaşı en az 6000 yıl olmalıdır!”

1-2 Yöntem

Kaya Bedizleri ile yazıtın kültürel ilişkisi, ‘nitel araştırma’ yöntemi kullanılarak, dil ile ilgili göstergebilim bağlamında, yorum bilimi çerçevesinde, tamga ve kavram yazı örnekleri ile ele alınacaktır.

Ele alınacak belgeler bilgisunardan (internet) ulaşılabilen bilimsel makaleler ve betik’lerden derlenmiştir. Örneğimiz, ‘Kutlu kaya’ adlı kayada güreşen iki devenin altındaki üç tamga ve bir kavram yazı örneğinden oluşan yazıt dizgesidir.  

Dizge ve doğal olarak tamgalar, yorum bilim, anlambilim, dizilim açısından çözümlenerek sözcüğün ilk anlamının nasıl oluştuğu ya da kurgulandığı ortaya konulmaya çalışılacaktır. Ulaşılan bulgular ya da çözümleme öncellikle Türkçe açısından yorumlanarak çalışmanın amacı sav’ a yanıt olarak önerilecektir.

Yine bu çözümlemeler sonucunda daha önce ele alınmamış ‘P’ tamgamızın gösterge bilimi düşüncesiyle yorum bilimi ve anlam bilimi sonuçlarının Batı dillerine yansımaları örneklerle kısaca irdelenecektir. Sözcüklerin kökenleri kısaca incelenecektir.

1-3 Bulgular

Amaç alt başlığında aktarılan çerçevede, ele alınan belgelerdeki veriler çözümlendiğinde, tamga dizgesindeki sözcüğün ne olduğu (ilk anlamı) belirlenebildi. Bulgunun kaya resmiyle ilgili olduğu; dahası eksiksiz uyuştuğu gözlendi. Bu uyuşmaya dayanarak yazıt ile kaya resminin aynı zamanlı (eş zamanlı) olduğu değerlendirildi.

1-4 Sonuçlar

Kaya resmindeki canlının Antropolojik geçmişi değerlendirildiğinde ve yazıt ile kaya resminin eş zamanlı olduğu görüşüme dayanarak savda dile getirilen görüşün doğruluğu kanıtlanmaktadır.  

1-5 Sözcükler

Dil, nitel araştırma, göstergebilim, kaya bediz’i (resim yazı, petroglif ), kavram yazı (ideogram, anlamlı logogram), tamga, dizge, anlam bilim (semantik), yorum bilim (hermeneutik), dizilim(sentaks). Kökenbilim (etimoloji)

Not: Sözcüklerin bir bölümü çalışmanın yazarına özgüdür. İrdeleme ve çözümleme aşamaları bu tanımlara göre ele alınacaktır.

1-5.1 Dil nedir? (yazarın görüşü)

Dil, ilk dili olacak düzeyde evrimleşmiş atalarımızdan başlayarak, birey olarak kavrayabildiğimiz, olan-biten her şeyin, zaman, ortam (uzay-oylum), yön ve hareket ana değişkenleri kullanılarak; benzetme aşamasını(*1) geçecek şekilde, şekiller ve sesler ile oluşturulan izdüşümüdür! (DURLU 1, s.5)

*1 ‘benzetme aşaması’ ve tanımı verilen dil’ in oluşum sürecindeki diğer aşamalar ‘diferansiyel denklem’ düşüncesine göre gerçekleşir! (yazarın görüşü)

 “Tamganın kökeni örnekteki gibi bir olgunun yansıması değildir. Anlam ile tamga arasında türetilme (diferansiyel) ya da değişme ilişkisi vardır. Başlangıçtaki kavranan olgu peş peşe türetilerek sonunda tamgaya dönüşmektedir. Tamgadan imceye ve son olarak sesleme ve sözcüklere ulaşılmaktadır. Köken bu değişmelerle ilgilidir; ancak bu değişimlerin doğru çözümlenmesi sonucu bilinir olabilir” ,

Değişkenleri sıralayalım: Kişi aklı (bağımsız değişken), zaman, ortam, yön, devinim, şekiller, sesler! Bunlar ana değişkenler, bunlardan da ikinci, üçüncü türev değişkenler düşünülmeli dil kurgulanırken. Bu ‘türetik (diferansiyel) denklem’ (*2) in çözümü dili doğru bilmemizi sağlar. (DURLU 2, bölüm 1.2)

*2 Sözlük, Oxford Languages sağlayıcısından tanımlar, Diferansiyel denklem,

“İçinde bir değişkenin bilinmeyen bir fonksiyonu ve bu fonksiyonun değişkene göre çeşitli basamaklardan türevleri bulunan denklem”.

1-5.2 Nitel araştırma nedir?

        İnsan, oldukça karmaşık bir fizyolojik sisteme ve bu sistem ile bütünleşik psikolojik süreçlere sahip bir varlık olmasının yanında, sosyal alanda diğer insanlarla iletişimi bakımından sosyolojik bir varlıktır. Bu denli karmaşık bir yapıyı salt nicel ve deneysel bulgularla anlamaya çalışmak ya da her insanın genellenebilir ilkeler bütünü olduğunu savunmak sorunlu bir yaklaşımdır. Sürekli değişen duygu, düşünce ve zihin yapısı ile sosyal alandaki dinamik ilişkilere verdiği tepkinin karmaşıklığı dikkate alındığında insanın bütüncül bir yaklaşımla açıklanmasının daha uygun olacağı düşünülmüştür (Merriam ve Grenier, 2019 (3, s.2)

“Nitel araştırma, insanın kendi potansiyelini anlaması, sırlarını çözmesi ve çabasıyla inşa ettiği sosyal yapı ve sistemlerin derinliklerini keşfetmek için geliştirdiği bilgi üretme biçimlerindendir.” (Yazarın notu: Dil bu toplum sistemlerinin en karmaşık olanıdır.)

Nitel yöntemle desenlenmiş araştırmalarda incelenen olay veya olgu hakkında derin bir algıya ulaşma gayreti söz konusudur (Morgan, 1996). Nitel araştırmalarda genellikle gözlem, görüşme, doküman ve söylev analizi gibi nitel veri toplama tekniklerinin kullanılır. Bunun yanında, insana ilişkin algı ve olayların, sosyal gerçeklikte ve doğal ortamında derinlemesine incelenmesinin esas olduğu nitel araştırma, farklı disiplinleri birleştiren bütüncül bir bakış açısına da sahiptir”(5*) (BALTACI, s. 3)

1-5.3 Göstergebilim nedir?

Göstergebilim işaretler bilimidir; herhangi bir aracın (veya türün) işaret sistemi olarak incelenmesidir. Göstergebilim iletişim için kullanılabilecek her şeyi (örneğin kelimeleri, imajları, müziği, çiçeği) inceler. Anlamın ne olduğuna değil öncelikle anlamın nasıl yaratıldığına bakar. Göstergebilimi Avrupa’da başlatan 20. Yüzyılın başlarında Ferdinand de Saussure olmuştur. (Erdoğan, 2002: 111). Ferdinand de Saussure tarafından bu alan “semiology” olarak isimlendirilmiştir. Amaç olarak göstergelerin doğasını, topluma etkisini ve yöneten yasaları incelemek olarak ortaya koymuştur. (Erdoğan, 2002:349) (YÜKSEL, 4, s. 4)

2.1. İşaret (im) veya Gösterge (sign)

        Bir fikir, bir emir veya arzuyu taşıyan bir faaliyet, hareket veya jesti anlatır. Bir olanı, durumu veya niteliğin varlığını öneren bir şey; bir fikir, arzu, enformasyon, emir iletmek için kullanılan jest veya faaliyet; enformasyon veya yön tayini iletmek veya reklamını yapmak için çevreye konan poster, levha ve benzerleri; bir kelime, sözcük, işlev yerini alan aygıt veya şekil; bir şeyin işareti, belirtisi; göstergesi. İşaretler bir şeyin kanıtını anlatırlar. (Erdoğan, 2002:352)

Örneğin, Ankara, Uğur Mumcu, Ecevit, İstanbul Boğazı belli şeyleri işaret ederler. Fakat kültür, ahlâk, akıl, düşünce, kent, sevgi, değer gibi kelimelere geldiğimizde, işaret ile işaret ettiği şey arasındaki ilişki açık ve somut olmaktan uzaklaşır. Saussure bu sorunu “dilsel işaret bir şeyi ve bir ismi birleştirmez, fakat bir kavram ve ses imajını birleştirir” diyerek çözmeye çalıştı. (Saussure, 19+71:98, aktaran, Erdoğan,2002:114)

Göstergebilimde kelimeler, imajlar veya anlamın anlamının çıkartıldığı her şey işaret olabilir. Her işaret, işaret eden (işaret edenin materyal biçimi; gösteren; anlamı veren) ve işaret edilenden (işaretin temsil ettiği kavramdan; gösterilenden; anlam verilenden) oluşur (Erdoğan, 2002: 114)  

Doğal dil bağlamında, Saussure’a göre, işaret eden ile edilen arasında zorunlu bir bağ yoktur. İlişki (conventional) geleneksel ve keyfidir. Her dil işaret edenler arasında (örneğin kapı, yapı, sapı, çapı) ve işaret edilenler arasında (örneğin sığır, sürü, davar, koyun) farklılıklar kor. (Erdoğan, 2002: 116).    

İşaret: Yazılı kelime “ev”

İşaret eden: e ve v harfleri

İşaret edilen kavram: Ev kategorisi

2.2 İşaret eden (anlam veren) ve işaret edilen (anlam verilen)

        Saussure işaretin ses imajı ve kavramı içine bölünmesini biraz muğlak gördü; kavrama anlam verilen veya işaret edilen ve ses imajını ise işaret eden anlam veren olarak isimlendirdi. Bu ikisi birlikte işareti (sign) oluştururlar. (Şekil 1)  (YÜKSEL, s. 7)

Şekil 1. Saussure’a göre işareti (gösterge) oluşturan ögeler

        İşaret (gösterge) bir başka şeyin yerine geçebilen her türlü nesne ya da varlık; dilde bir işaret eden (ses imgesi) ile işaret edilenin (kavram) oluşturduğu birim. Dil bir göstergeler dizgesidir; dildeki sözcükler uzlaşımsal (conventional) olarak dış dünyadaki nesnelerin yerine geçerler, onların göstergeleridir. Dilsel göstergeler nedensizdir, sözcük ile işaret edilen arasında doğal bir bağlantı yoktur, bu nedenle sözcükler değişebilir. (Kocaman ve Osam, 200:64) (YÜKSEL s. 8)

Yazarın notu: Okurların göstergebilim konusunu okumalarını öneririm. Çünkü çalışma büyük ölçüde bu kavramla bağlantılı.

1-5.4 Tamga: Tabanımızla ilgilidir, atalarımızın kavrayışından oluşmuş ve anlam taşıyan abeceler öncesi her cins çizgi ve işaretler! ( yazarın görüşü) (DURLU, 6, giriş)

Not: Sözcüğün yaygın kullanımı ‘damga’ biçimindedir. Görüşüme göre damga sözcüğündeki ‘D’nin Orhun abecesinde durağanlık, çakılı olmak anlamları katar sözcüğe. Bu nedenle ‘til’ in ögesi olan ‘t’ sesinin değişkenliği imgelediği için ‘tamga’ sözcüğünün doğru olması gerektiği kanısındayım! (Durlu, 7)

1-5.5 Anlam bilimi

(semantik, TDK): Dildeki birimleri anlam bakımından ele alıp inceleyen dilbilimi dalı (aynı çalışma)

1-5.6 Yorum bilimi (hermeneutik): Damgaları şekilleri ve bütün ilişkileriyle anlama çabası öz olarak, bütünsel ya da Tanrısal bilgi. (aynı çalışma)

1-5.7 Sentaks nedir?

(TDK) Söz dizimi, dizi bilimi demektir.

1-5.8 Kökenbilim (etimoloji) nedir?

        Etimoloji (köken bilgisi), bir sözcüğün hangi dilden geldiğini, bu dildeki hangi köke dayandığını, ilk olarak nasıl bir anlam taşıdığını, zaman içerisinde ne gibi ses, biçim ve anlam değişiklikleri gösterdiğini inceleyen, yalnız Türkoloji’nin değil, öteki bütün dillerin büyük bir birikim, bilgi ve yorum isteyen en zor dalıdır. Sözcük bilgisi ve anlam bilimi ile de doğrudan bağlantılı olan etimoloji, benzer (sinonim), ve karşıt (zıt) sözcükler (etnonim) arasında kurulan ilişkilerin araştırılıp açıklanmasına da dayanmaktadır. Bu yapılırken yalnız sözcükler değil, onlardan yeni türetmelere yardımcı olan eklerden de yararlanılır. Bir dildeki sözcüklerin köklerinin fonetik ve morfolojik farklılıkları ile bu köklerdeki anlam unsurlarının tespit edilmesi o dilin eskiliğinin belirlenmesinde önemli bir çalışmadır. Bu bilimsel çalışma sonucunda, o dili konuşan milletin duygu ve düşünce yapısı da aydınlatılmış olur. Aynı zamanda ilerleyen dönemlerde ortaya çıkan yeni sözcüklerin ve anlam değişmelerinin de açıklığa kavuşturulması kolaylaşır.

*Bu bağlamda çağdaş bir etimolojinin belirli ilkeleri bulunmaktadır. Bunlar kısaca:1. Bir sözcük veya sözcük ögesinin en eski şeklinin (yazarın eki, ‘ilk’ anlamı) ve ona bağlı olarak da ileriki dönemlerde gelişen bütün şekillerinin belirlenmesi gerekir. (T. Gülensoy, 8, s.1,2)

2-Giriş

2-1 Neden

Neden, “Tuva Özerk Cumhuriyetindeki Kutlukaya’nın ve (Sülyek Karayüs yazıtı) Türk ve Dünya Kültüründeki Yeri” konu (başlık) olarak seçildi?

Tuva özerk cumhuriyetinde “kutlu kaya” adıyla anılan kayanın ve üzerindeki resim ve yazıtların, çalışmaya konu olmasının ya da seçilmesinin çok anlaşılır bir nedeni var!

“Bu yazıtlar, Güney Yenisey ya da okunamayan yazıtlar” adıyla tanımlanmakta ve Orhun abecesiyle çözülememektedir.”

“Bütün bu olumsuzluklara karşın yazıt doğru çözümlenebilirse, başlıkta ve amaç bölümünde aktarılan düşüncelerin tamamının yanıtı verilebilir.”

2-2 İlgili sayılabilecek makaleler (yazınlar)

Bu konudaki yazınları aktardığımızda 2-1’deki durumun değişmediği görülecektir.

2-2.a https://www.ankarahavadis.com.tr/tuva-ozerk-cumhuriyetindeki-sulyek-karayuz-yazitini-anlamak-makale,12939.html

2-2.b https://www.ankarahavadis.com.tr/sulyek-karayuz-yaziti-e39-1-dizgesinin-cozum-onerisi-makale,12940.html

Bu iki çalışmada Wilhelm Radloff, Hüseyin Namık Orkun, Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya ve İgor Kızlasov’un çalışmalarına değinilmektedir.

Kızlasov bu konuda en önde gelen araştırmacı olarak bilinmektedir. Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya çalışmalarını Türkçeye kazandırmıştır. Ancak Kızlasovlar’ ın çalışması ve diğerleri yalnızca Orhun abecesiyle yazıldığı düşünülen iki dizgeyle sınırlıdır.

Kaynaklar: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk Yazıtları, H. Namık Orkun, Yüksek Öğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994

Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı https://dergipark.org.tr/tr/pub/belleten/issue/44134/544153

2-3 İlgili yazınların kısa değerlendirilmesi

*Yazıt mezar yazıtı değildir. ”(bk. Kızlasov, 12, s. 13/52)

*Çözümleme önerilerinde açık yanlışlar bulunmaktadır.

*En önemlisi bu yazılar kayadaki diğer yazıtların çok küçük bir bölümüdür!

*Çalışmalarda çözümlemede kullanılan şekillerin çoğu birleşik tamga ya da kavram yazı örnekleridir. Tamga değildir! Çalışmalar bu olasılık düşünülmeden yürütülmüş!

2-4 Sülyek Karayüs yazıtının çözümlenmesindeki güçlükler

2-2 deki yazınlar için kısa değerlendirme:

-Kayalarda bilinçli yapılan bozulmalar vardır.

-Bu nedenle bir tamga ya da ideogram için çok ayrı şekiller önerilmektedir.

-Orhun abecesinin bu kayada çözümlemeye uygun olmadığı ve diğer olumsuz etkenler yazıtların çözümünü son derece güçleştirmektedir.

3- Çalışmanın yöntemi ve yaklaşımının değerlendirilmesi

Bu aşamaya dek dile getirilen olumsuzluklar topluca değerlendirildiğinde; bütün bu bilenemeyenlerin bilinir olabilmesi için zorunlu olarak tek bir çıkış yöntemi ve yaklaşım kalıyor geriye:

Dilsel göstergebilim açısından yorum bilimi (hermeneutik) çerçevesinde nitel araştırma!”

4-Materyaller

Görsel 4-1

(H. N. Orkun, 11, s. 606)

Görsel 4-2

 (İ. L. Kızlasov, 12, s. 12/52)

Alt satırdaki anlatımlar çalışmanın özü ile doğrudan bağlantılı en önemli ayrıntıdır!

“Satırın yönünü birden değiştirmeden yazılmış olan en öndeki harflerin sol deve tasvirini örtmediği düşünülmektedir. Böylelikle biz bizden öncekilerden karşıt bir sonuca varıyoruz:

“Yazıt kayaya deve tasvirlerinden sonra yazılmıştır!” Bunu yazıtın sağdan sola yazılmış olması doğrulamaktadır.” (İ. L. Kızlasov, 12, s. 10/52)

“Denenlere katılmıyorum; çünkü yazıtın çözümünü ortaya koymadan, öneri bile olmadan görüş önermek mantık yoksunudur. Kaldı ki yazıtın o bölümünün sağdan sola yazılmış olması yine çözümleme yönüne uygundur. Hangi yöne olursa olsun çözümün yönü değişmemektedir!”

Görsel 4-3

Görsel 4-4

(İ. L. Kızlasov, 12, s. 13/52)

5-1 Materyallerin değerlendirilmesi

Görsel 5-2, 5-3, 5-4 birlikte incelendiğinde son çizelgedeki 23,24,25,26 şekilleri ilk iki görselle uyumludur. Ek olarak H. Namık Orkun’un kitabında yazıtın H. Appel’gren-Kivalo ekibindeki profesyonel ressamlarca resmedildiği bilgisi verilmektedir.

Bu nedenle çözümlemede kırmızı dikdörtgen içindeki dört şekil kullanılacaktır.”

5-Yöntem ve çözümleme

5.1 Dizgedeki şekillerin dördünün birlikte çizimi

           26                  25                     24               23

Not: Bu dizge,  görsel 4.1’in üstteki dizgenin altında (kırmızı dikdörtgenin içi), güreşen deve resimlerinin altındadır. “PUER APIP” şeklinde çözümlenmişti. (Durlu, 13, s.6)

Bu bölümün solunda ve sonda E 39 2 adlı dizge bulunmaktadır ve  ) Mengi Kün Üngeş Iyıl (güneş yılı) anlamlı dizge yer almaktadır. (Durlu, 10, 2.2.1 başlığı)                                                                 

“Sol alt (E39, 2) Mengi Kün Güneş yılı,

        Radloff’ un yazıtların resimlerle ilgisi yoktur görüşünün tersine; günümüzde “deve güreşi” olarak bildiğimiz, yazıtta “PUER APIP” olarak kazınmış Türk kaya tamgalarının iki deve resminin altına yerleştirilmiş olması çok anlamlıdır. Yazıtlarla kaya resimlerinin aynı dönemden olduğunu açıkça kanıtlar niteliktedir! Ayrıca PUER APIP anlamındaki tamgalardan belirgin biçimde uzakta, yön gösterir gibi tamga olması da bunu kanıtlamaktadır görüşüme göre!” denilmektedir.

5-2

Dizgedeki şekillerin nitel araştırma ve dilsel göstergebilimi yöntemleriyle, anlam bilimi, yorum bilimi, dizilim açısından tek tek çözümü

6-2.1 APIP anlamlı kavram yazı

Şekli birleşik tamga olarak gördüğüm için tamgaları bütünden ayırarak gösterelim öncelikle.

Görsel 5-2.1.a (Paint ile çizimimdir)

Sağdaki birleşik şeklin ya da anlamlı logogram, bütün üzerinde iki renkle çizilerek parçalandı. Sağ dıştaki sarı şekil ‘A’ , solda bordo altlı üslü iki ‘P’ tamgası değil mi? Dizilim böyle! İki ‘P’ arasında A>I daralmasını ve Türkçe ünlü uyumunu düşünerek bu kavram yazı ‘PIP’ olarak çözümlenmiştir. Başka biçimde çözümleme olanaksızdır görüşüme göre. A tamgasının devinim anlamını simgelediğini bu çalışmamda önermiştim. Böylece bu başlıkta ‘APIP’ sözcüğünü bu kadarıyla yeterli bulmaktayım.

Türkçede bacak arasına apış arası deriz değil mi? Develer güreşirken boyunlarını birbirlerinin apış aralarına sokarak üstünlük sağlamaya çalışırlar! Bu kayadaki iki deve resmi, kavram yazının “APIP” çözümlemesiyle uyumludur ve bu nedenle eş zamanlıdır! Güreşen ya da ‘apıp’ eden iki deve resmi ve altındaki yazıt (kavram yazı) eş zamanlıdır. Tıpkı resimde olduğu gibi; A tamgasının iki ucu arasına iki P tamgasının yerleştirilmiş olması çözümün doğru olduğunun kanıtıdır görüşüme göre.”  

Görsel 5-2.1.b (Durlu, 14, ek bölümü (güncellenmiş, kolay anlaşılır şekil)

        “Bildiğiniz gibi çalışmalarımda ‘A’ yazacının kökeninin İbranilerin Öküzünden alfa > A olmadığı ( öküz ‘A’ sesini veremez!), Türklerin atının devinimiyle ilgili olduğu verilen çalışmada işlemişti! (Durlu, 15, bölüm 3.2.3)

Şekli kısaca özetleyelim mi? Soldaki şekil atı ve devinimin simgeler. Alttaki çemberin 1>2 çizgileri atın arka bacaklarının itmesini (1 sağ yan, 2 sol yan), 3>4 ise çekmeyi simgeler. ‘A’ devinimi, ‘a’ atın ayağının yerdeki izini, ‘T’ toprağı, ‘t’ ayağımızı simgeler.” 

Böylece ilk şekli ve A’nın anlamını, kökenini açıklamış olduk.

5-2.2 (24. gösterge, ‘P’ tamgası)

“Bu yazıttaki dizgenin ele alınmasının ana nedeni ‘P’ tamgasının göstergebilim ve diğer bütün yönleriyle çözümlenmiş olmasıdır!” Dizgede 3 (üç) ‘P’ vardı değil mi? İki ‘apıp’ sözcüğünde ve onun solunda 24. Şekil (gösterge, tamga) P yine!

Bu aşamada 2-5.1’ deki dil tanımıma göz atmanızı; izdüşüm, diferansiyel denklem kavramlarını anımsamanız gerekiyor! Başlıyorum:

“Beş yaşımda, annem köyümüzün önündeki çayın kenarında; kıyıdan 5 m içerde (su kirlenmesin düşüncesiyle) çamaşır yıkarken, sığ suda ellerimizi öne çekerek en kaba yüzmeyi öğrenmiştim. Bu aşamadan sonra büyüklerim beni derinliği 5 metre olan bir yere götürdüler. Çayın kenarında ‘oplangaç’ dediğimiz sudan yüksekte, suya atladığımız kaya vardı. Büyüklerim suyun içinde atlamamı beklediler. ‘Atla’ dediler; ‘opladım’ suya. Battım önce derine, sonra yüzeye çıkıp 10mere uzaktaki karşı kıyıya yüzdüm. Yüzmeyi öğrenmiştim artık!

‘Suya ‘cump’, ‘cup’, belki ‘şap’ benzeri; sonu ‘p’ sesli sözcüklerle düşülür ‘oplayınca’ ! Dilin yapısındaki ses değişkenini düşünmeliyiz.’  

Umarım siz değerli okurlarımı sıkıntıdan yavaş yavaş kurtarmaya başladım!

Oplamak eyleminde devinim, yön, öncelik-sonralık (zaman) değişkeni olduğunu görebiliyoruz değil mi? Zorlananlar için endişelenmeye gerek olmadığı kanısındayım!

Bu ‘P’ sesini veren sessiz yazacın şeklini göstergebilim açısından çözdüğümüzde konu bütün açıklığıyla; kristal gibi öne çıkacaktır umuyorum. Tamgayı çiziyorum.

Görsel 5-2.2

Sol Orhun, sağ Latin (!) ‘P’

Sağdan sola, yukarıdan aşağı yorumlayacağız. Böylelikle olan biten her şeyi izdüşüm derecesinde yansıtması gerektiğini söylediğim dil’in oluştuğu ortamı, zaman değişkenini açıklamış oluyoruz.

*Yazarın notu: Sağdan sola (yandan) bakınca yerin yüzeyi çizgi olarak görünür (iki boyut); üzerine bir boyut daha (yukarıdan aşağıya yön) oyluma ya da ‘ortama ulaşılır! Bu aynı zamanda Türk yazıtlarının çözüm ilkesidir.

Zaman geçmişten günümüze ilerler, yönün sağdan sola (geçmişe) olması bu nedenle. Ek olarak önce sağ sonra yukarıdan aşağı düşündüğümüzde ise sırasıyla yüzeyi ve oylumu (hacim, ortam) açıklıyoruz.

“Bu düşünüşle sözcükleri doğru çözümlersek mit ya da söylencelerin ardındaki bilgilere (gerçeklere) ulaşmamız olanaklıdır; bunun gerçekleşmesi gerekir!”

Tamga’nın şeklini çiziyorum.

Görsel 5-2.2

Sol Orhun, sağ Latin (!) ‘P’

Devinim 1,2,3 sırasını izler. Siyah dik oplayan kişiyi simgelemektedir. Üstü başımızı, altı tabanımızı simgeler! Devinime başlayan kişi önce az geriye ve aşağıya; ardından öne ve ileri sıçrayarak devinimi sürdürür. Üç bölgesinden sonra aşağıya (yüzeye dek) düşüldüğünde devinim sonlanır.

Orhun abecesinde yay parçaları yerine çizgi kullanılmış. Soyutlama bu biçimde yapılmış. Çizgi kullanılması anlam yitimine yol açmıyor ek olarak. Böylece dil tanımımda yazılı aşama için zorunlu şekil değişkeni çözülmüş oldu!

*Not: Okurlara P sesinin nasıl verildiğini araştırmalarını öneririm!

’P’ sesini veren Orhun abecemizdeki ‘1’ in dilsel göstergebilim, anlam bilim, yorum bilimi açıklamalarını vermiş olduk.

*Sağdaki 1, 2, 3 aşamalı şeklin sağını Latin (!) denen yeni Türk abecesindeki aynılığı not edelim ve bununla yetinelim şimdilik!

Göstergeyi ve anlamını çözümlemiş olduk böylece değil mi?

Şekil değişkenini açıkladık mı?

5-2-3 (25. Gösterge ya da tamga)

5-2-3 (25. şekil)

Bu göstergeyi (tamga, şekil) açıklamak amacıyla ön dayanak bilgiler ekleyelim önce. Bu şeklin çözümüyle ilgili olarak yaptığım araştırmalarda daha önce yapılmış çalışma belirlenemediği için alıntı eklenememektedir. Alttaki çalışmam dışında!

https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5makale,12977.html

Ancak bu çalışmam çözümlemenin anlaşılırlığı açısından zorunlu görüşüme göre: Çünkü bu çalışmada bu göstergenin şekline çok benzeyen; Orhun abecesindeki kalın R’in kökeni ile bağlantılı görseller bulunmaktadır.

Görsel 5-2-3.1

https://www.dailymotion.com/video/x56ydqu, damgaların göçü, 48. Saniye

(Durlu, 2, bölüm 2-3.a)

Ankara’nın ilçelerinden Güdül’ün Salihler köyü kırsalı, ’asmalı yatak’ bölgesindedir.

Sağdaki görsel, göstergenin şekli değiştirilmeden üzerine iki renkle çizilenidir.

Görsel 5-2-3.2

Görsel, kalın R tamgamızın (gösterge) anlamını, diferansiyel denklem çözer gibi düşünme aşamalarını, bütün olarak kavrayabilmek amacıyla; ince t, kalın K tamgalarımızla bir arada düzenlenmiştir. İnce ‘t’ sol ayağımızı, kalın K altındaki kayayı ve son olarak kalın R güneşin gelen ve giden ışınlarını (ok) simgeler!

“Kalın R tamgamızın şekli analiz edilip yorumlandığında ışınımın yönü önce aşağıdır yani (yere) yaklaşır, sonra uzaklaşıp görünmez olur!”

Umuyorum ki, 25. göstergenin doğru anlaşılabilmesi için dayanak çalışmamızı kısaca açıkladık; bu aşamada çalışmamızdaki göstergeye geçebiliriz. Tamgayı yeniden çizelim ve açıklayalım öncekiler gibi!

Görsel 6-2.3 (25. Gösterge, tamga)

Görüşüme göre bu tamga Orhun abecesindeki kalın R’ in öncülüdür. 6-2-3.2 analiz edildiğinde bu ilişki görülebilmektedir kanımca. Kalın R’ dir

“Ama önce göstergenin şeklinin ince R tamgamız olmadığını gösterelim okurlara! Çünkü akademisyenlerin böyle ölümcül yanlışları kolaylıkla yapabildiklerini görmekteyim.”

Görsel 5-2-3.3 (Durlu, 2, bölüm 1-3)

“İnce R yerin kendi çevresinde sağdan sola dönmesiyle güneşi nasıl algıladığımızın göstergesidir!” 1 güneşin doğuşu, 2 öğlen, akşam (batış); 12 saatlik zaman dilimi! Sol bölüm geceyi simgeler. Mavi dikin üstündeki siyah çember yeri simgeler!

Görsel 6-2-3.4

Şimdi kalın R dediğim göstergeyi (tamga, şekil) sağdan sola irdeleyerek açıklayalım:

Mavi dik gök, üstündeki çember yer, sağa yukarı sarı çizgi güneşin uzaklaşan ışığı, sola-yukarı yere yaklaşan yine güneşin ışığı. Yön görüldüğü gibi ince R in tersi! Bu nedenle Kalın R! Solunda artık kayadaki biçimiyle kalın ‘R’ göstergesinin ‘tamga’ olarak karşılığı şekil! Böylece dille ilgili göstergebilim açısından, şekliyle birlikte (yorum bilim, hermeneutic) açıklamış olduk. Umarım yeterlidir!

Şimdi Orhun abecesindeki kalın ‘R’ tamgamızı açıklayalım.

*Karşımızdan sol ayağımızı gözlemleyen kişiye göre sol ayağımızı simgeleyen ince ‘t’  

*Ayağımızın altında kaya olduğundan sola çevrilmiş eşlenik şekil kalın ‘K’ dır. Şu iki sözcükte bu ilişki açıktır değil mi?

AYAK ←→ KAYA  ←→ AYAK! Adım atıyo ’R’ uz!

*Bu şekli yukarı çevirdiğimizde (yön!) güneşi ve onun gelen-giden ışıklarını (ok!) simgeleyen kalın R’e ulaşırız. (Ar, Ir, Or, Ur ve Ra. .)

Orhun ve Tuva kalın R özündeki kavrayış aynıdır. Orhun abecesinde kalın K ya göre düzenlenmiş olduğundan 12 saatlik ikinci dilimi görmüyoruz!

Böylelikle 25. göstergenin dil açısından özel adı ‘tamga’ yı açıklamış oluyoruz. Bu tamga’nın sözcüklere yinelenme ya da tekrar anlamı kattığını; bu anlamın oluşmasının ardında güneşin her gün açıkladığımız biçimde yeryüzünü ışıttığını ek bilgi olarak vurgulayalım. (Atatürk’ün Güneş(in) Dili (Türkçe) Kuramı!)

*Yazarın notu: Güneş dil teorisi üzerine ders notları, Abdülkadir İnan,1936, İstanbul, Devlet Basımevi). Güneşin dilin kökeninde öğretmen gibibelirleyici olduğunu,Türkçenin dünya tarihindeki ilk dillerden biri olduğunu savunan kuramdır. Atatürk tarafından bizzat desteklenmiş ve geliştirilmiş olup Atamızın ölümünden sonra bu çalışmalar sonlandırılır.

5-2-4 (26.şekil, gösterge, tamga)

Sonunda develerin altından ve diğer üç şekilden belirgin biçimde uzakta olduğu için bu dizge develerle ilgili olamaz (!) biçiminde yorumlanan son gösterge ‘U’ ya geldik.

5-2-4 (26.şekil, gösterge, tamga)

“Orhun abecesinde ‘>’ hem ‘O’ hem de ‘U’ olarak verilmektedir”! Ancak bu göstergenin şeklinin böyle düşünülmesinin yanlış olduğunu kanıtlayan veri bulunmaktadır; bu gerçeğin göz ardı edilmeden araştırılması gerekmektedir.”

5-2-4.1 (DURLU, s. 4/12)

“Göktürk Abecesinde O ve U (>) dur! Öneri (<) ‘O’ , (>) öneri ‘U’ dur!

Bu damga O ya da U olarak değerlendirilmektedir. Bu damganın kökenini gözümüzle bağlantılıdır. Alın çıkıntımız nedeni ile tepemizi göremeyiz ve ‘U’ şekilli (oylum) görürüz çevremizi. Uzağa baktığımızda yanları bulanık görürüz; tıpkı imses’in (harf) tabanındaki iki yanda bulunan eğik bölümler gibi. Göz merceğimiz de dışbükey olup yandan bakınca yukarıdaki damgadakine benzetilebilir.” (DURLU, 16, s. 6/12))

‘Bol’ sözcüğünde iki şekil üst üste bilinçli bindirilmiş olup, Türk yazıtlarını okuma yönü, ‘sağdan sola, ardından yukarıdan aşağıdır’ ilkesi uygulandığında yön aşağıya olup ‘O’ biçiminde çözümlenen şekil güneşi simgelemektedir. B ve L göstergelerinin arasında ‘O’ göstergesi bulunmaktadır. Bu durum yazanın bilinçli seçimidir;  olduran güneştir özetle! Bilindiği gibi Tanrı sözcüğünün bileşenlerinden birisi güneştir. Diğeri ise güneşin de içinde bulunduğu oylum olan gök!

Güneşin şekli yuvarlaktır değil mi? Atalarımız ekilen ekinler bol olsun şeklinde güneşe dilek tutmuşlar. Bu noktada dil tanımımdaki yön değişkenini anımsamak gerekiyor. Kavramların oluşmasında yönün yeri kaçınılmazdır. ‘O’ gün’ü (eş) simgeler! Göstergebilim bunu olanaklı kılıyor.

Latin(!) denen yeni Türk abecesinde ‘U’nun üstünün açık olması, güneşin yuvarlak biçiminin görülememesinin göstergesidir!”

Yön ayrıntısı çalışma açısından çok önemlidir. ‘U’nun anlaşılamamasını olanaksız kılmak için bir örnek daha verilmektedir.

Görsel 5-2-4.2

(26. Gösterge U ve O’nun irdelenmesi)

Dille ilgili göstergebilim ve nitel araştırma düşünüşüyle görseli ve gözlemcinin gözlemlerini birlikte yorumlayalım (hermeneutic), anlamlandıralım.

Kırmızı yatay çizgi Atatürk’ün kaşlarının ya da alın çıkıntısının üzerindeki boyutu; göğü ve gün(eş)’ü yerden ayırmak için çizildi. Alın çıkıntımız nedeniyle ancak yukarı baktığımızda güneşi yuvarlak görürüz. Yukarıdan aşağı yorumladığımızda içi dolu sarı dönge (daire) ya da ‘O’ gibi ve son olarak koni olduğunu düşünerek ‘V’ biçiminde soyutlayabiliriz.

İleriye ya da uzaklara bakarsak şekli gri renkli çizdiğim üç aşamayla tanımlayabiliriz. Bu kez ‘O’nun üstünü göremiyoruz. O > U daralması gerçekleşiyor. İlginç biçimde bu daralmayı sesleri ağzımızla verirken görebiliyoruz! ‘O’ derken dudaklarımızın ortası yuvarlaktır, ‘u’ derken daralarak ‘u’ ya benzer

Uzaklara bakınca nasıl iki kenarı koşut bir yolu perspektif nedeniyle daralır gibi algılıyorsak; bu aşamaların sonunda göstergenin şekli ‘U’ ve bunun çizgili biçimi ‘>’ olmaktadır. 26. tamga budur! Atalarımız, sağa bakın, yanlış algılamayın, yön bu; (b)u develer güreşen demek istemiş olmalılar.

Görüldüğü gibi yine, Atatürk’ ün ‘Güneş(in) Dil(i) Türkçe’ kuramının ana önermesi devrede. Anlamların ve onları simgeleyen imses’lerin oluşumunda güneş belirleyici konumunda.

Böylece umuyorum ki, develerin altındaki dizgenin 4 (dört) göstergesi (tamga, imses) bütün yönleriyle çözümlenmiş oldu.

5-5. Ulaşılan anlam ya da bireşim

Bu aşamaya kadar, göstergeler dil açısından çözümlendiğine göre, geriye ulaşılan kavramların dil tanımına uygun, diferansiyel denklem düşünüşüyle, sıralı dizilimini gerçekleştirerek anlamın tamamını ortaya koymak kalmaktadır.

Anlam= gösterge 23 + gösterge 24 + gösterge 25 + gösterge 26 (sağdan sola)

              APIP (güreş)               (PU                 UR)(a) (deve)      U (b)

Şimdi soldan sağa (‘>’) düzenlersek: 

Bu Puur Apıp 

Bu deve güreşi (Türkiye Türkçesi)

6-Bulgular ve yorumlar

6-1 Yazıtın kökeni (kimler yazmış?)

*Görsel 5-1 in en üstündeki E39-1 dizgesi kutlu kayada olan biten her şeyin ana başlığıdır. Bengikis üngeş ı(i)yıl sözcükleriyle kayadaki bütün bilgilerin benzetilmesi, betimlenmesi anlamına gelmektedir.

*Ortada ve soldaki dizge atalarımızın güneş yılı dedikleri özel kutlamaların yapıldığı “bengü gün üngeş i(ı)yıl(güneş yılı)” anlamına gelmektedir.

*Bu dizgenin sağında, iki devenin altında bu kutlamalarla ilgili (deve güreşi) oyun 4 (dört) tamgalık dizge ile anlatılmaktadır.

*Kayanın tamamında Orhun tamgası sayısı 10 (on) un altındadır. M, B, NG, P. U, L, Ü, ince K, kalın Y ilk belirlenebilecek olanlardır. Şekiller çoğunlukla birleşik tamga yazısı ya da kavram yazı örnekleri olup tamgaya geçiş örnekleriyle birlikte ve aynı dizgelerde bulunmaktadır. Üstelik anlam bildiren resimlerle birliktedir!

6-2 Çözümün kısa özeti

26. tamga dışarda bırakıldığında dizge “APIP PUUR(a)” olarak çözümlendi. Bu anlatım görsel kullanarak (resim yazı) aktarılan bilgiyle aynıdır!

6-3-Yazıt’ın zamanı

26. tamga ‘(b)u’ nun “deve güreşi” (apıp puur) dan belirgin ayrı olması, denenlerin tersine, yazıt ve deve resminin bütün ve eş zamanlı olduğunun kanıtı olarak düşünülmelidir. Yazıtın yaşı konusunda dayanaksız, yanlış ve sığ birkaç yetersiz görüşün dile getirildiği makale dışında güvenilir bir çalışma ne yazık ki bulunmamaktadır.

6-4 Yazıtın yaşının “antropolojik eşleştirme” yaklaşımıyla araştırılması

Yazıtın yaşı konusunda bilgi olmaması nedeniyle ve ek olarak yazıtın anlamının görselle eş zamanlı olduğu savından ya da bilgisinden yola çıkılarak “antropolojik eşleştirme” yöntemiyle yaş belirlenmeye çalışılacaktır.

6-4-1

6-4-1

(Görsel 5-1 üst bölümü)

E39-1 dizgesi bengi kün adlı günde (yıl dönümü) yapılanların betimlemesi anlamına gelmektedir. Bengikis beniz, betimleme ile ilgili olmalıdır. Hemen altında at üzerinde ok ile geyik avlayan bir Türk urungu’su yani (v)uruşçu (savaşçı, avcı) görülmektedir. Yazıtın yaşı için bu iki canlının evcilleştirme zamanı eşleştirilebilir! İlginç biçimde aynı alanda güreşme başlangıcında iki deve görülmektedir! Çalışmamızda bu kez ‘apıp puur (b)u çözümlemesi yapılmış ve kırmızı alanda görüldüğü gibi develerin eylemi ve yazıtın anlamı çakıştığı için yazıt ve deve resmi eş zamanlıdır denmekteydi!

Bu durumda at, geyik ve deve yazıtın yaşı için “antropolojik eşleştirme” için kullanılabilir.

6-4-1.a At’ın evcilleştirilmesi

İngiliz Exeter Üniversitesinden Alan Outram tarafından Kazakistan’ın bugünkü Akmola eyaleti içinde yer alan tarihi Botai kültürüne ait bölgede yapılan araştırmalarda bulunan arkeolojik bulgular, atların bu bölgede 5 bin 500 yıl önce de insan yaşamının parçası olduğunu tespit etmiştir. 4  

Fosil kayıtlarına göre atlar günümüzden 55 milyon yıl önce Kuzey Amerika’da ortaya çıkmışlar ve buradan diğer kıtalara yayılmışlardır. Tek tırnaklılar takımının bir ailesi olan Equidae içinde atların soyu, günümüzde ayakta kalmış tek cins olan Equus’a dayanıyor. Son yıllarda fosillerde mitokondrial DNA analizleri, Equus içindeki ana gruplar olan kaballinlerle, zebra ve eşeklerin 3 milyon yıl önce ayrıştıklarını ve daha sonra öteki kıtalara yayıldıklarını gösteriyor. Equus’un soyu, iklim değişikliği ve atların avlanmaları gibi sebeplerle 10 bin yıl önce Amerika’da tükenmiştir. Ancak Eski Dünya’da soylarını devam ettirerek ayakta kalmış ve 6 bin yıl önce Orta Asya’da evcilleştirilmiştir 5.

Ön-Türk kökenli Asya halkı olan Saka’lar tarafından atın Milattan en az 6000 yıl önce ehlileştirildiği ve bir binek hayvanına dönüştürüldüğü biliniyor. Sakaların etkisi Asya kıtasının en doğusunda bulunan Sakhalin adasının adındaki Sakha adından, Avrupa’nın en batısına yerleşmiş olan İskoç adına kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.

Asya dağlarında bulunmuş ve açılmış olan kurganlarda pek çok at iskeleti bulunmuş, atın ölen sahibi ile birlikte kurban edilip gömülmüş olduğu ortaya çıkarılmıştır.6 (Çoban, 18, s. 16/1021)

*Yazarın notu: Kurganlarda at bulunmasının tek bir anlamı vardır: Türk Tanrı inancı ile at ilişkisi, Tulpar ve Pirek söylence (mit) kavramları.

“Eski çağlarda atalarımız olan savaşçı Türklerin gömütlerinde atların olması da aynı düşüncenin sonucu olmalıdır! Tanrı, güneş, at ilişkisi!” (Durlu, 19, 4-2.3)

6-4-1.b Devenin evcilleştirilmesi

“8. İki Hörgüçlü Baktriya Devesinin Evcilleştirilmesi ve Avrasya’da Yayılışı; At

Sırtında Yolculuk Becerisinin MÖ 350’de Sincan’a Ulaşması; Tekerlekli Araba

Kullanımının Avrasya Toplumları Arasında Yaygınlaşması

İpek Yolu’nun doğuşunu etkileyecek unsurlardan biri de, ağır yüklerin taşınabilmesi için Asya devesinin evcilleştirilmiş olmasıdır.

Bu husustaki bilgilerimiz net değil ama iki hörgüçlü deve büyük olasılıkla bir seferde ve tek bir merkezde (yalnızca bir yabani topluluktan) MÖ 4. binyılda bugünkü Çin-Moğolistan-Kazakistan sınırlarında evcilleştirildi (Ji vd. 2009: 377, 381;Berthon vd. 2020: 22-23)” (ÇIVGIN, s. 25)

Not: Çin-Moğolistan-Kazakistan sözleri Tuva özerk cumhuriyetinin konumuna uymaktadır!

Görsel 6-1

https://www.google.com.tr/maps/place/Tuva+Cumhuriyeti,+Rusya/@41.0493623,42.9357462,3z/data=!4m5!3m4!1s0x5d3bb3d60b8142f5:0x103c6af52459520!8m2!3d51.8872669!4d95.6260172?hl=tr (yükleme,17/02/2023)

“At ve devenin evcilleştirilmesinin bilgileri, bu iki kaynağa dayanarak yazıtla eşleştirildiğinde (antropolojik eşleştirme), yazıtın yaşı ata göre 8000 (sekiz bin), deveye göre 6000 (altı bin) yıldır.”

6-5 P’nin açıklanması ve Batı dilleri bağlantısı

‘P’ göstergesi dizgede (tamga, imses) üç kez kullanılmaktadır. İki kez ‘APIP’ sözcüğünde; bir kez ‘PUUR’ (deve) sözcüğünde!

        Önce deve sözcüğünü irdeleyelim. Çalışmada P göstergesinin anlamı açıklanırken sürekli devinim anlatılmıştır aşamalı olarak! Sözcük 6 000 önce ‘puur’ biçiminde seslendiriliyor olmalı çözümlemeye göre. Eğer çözüm doğruysa ‘PUUR’ sözcüğün kökeni (etimoloji) için ilk olmak zorundadır. Öyleyse sözcüğün anlamının oluşumunu araştıralım.

        Küçük yaşlarda (6) Aydın ili Çine ilçesinde bir kez deve güreşi izlemiştim. Görevliler develeri güreşmek için hazırlamaya çalışılarken develer sıkça ‘puğar benzeri sesler çıkarıyor ve boyunlarını yukarı kaçırıyorlardı. Sözcüğün kökeni görüşüme göre Türkçedeki bağırma, böğürme sözcüklerinin devedeki karşılığıyla bağlantılı. Sözcük ‘op’ lamak eylemindeki biçimiyle olsaydı ‘up’ olmalıydı ve eylem bildiren sözcük olacaktı. Pu olduğunda eylemden ad bildiren sözcüğe dönüştü. 

        Özetle dilin bileşenlerinden ses, devinimin şekli ve anlam tamgada eşleşmiş görünmektedir. Göstergeyi çizerken eğri değil düz çizgiler kullanılmaktadır soyutlamada. Latin (!) denen yeni Türk abecesinde ise döngemsi (daire) çizgi kullanılmaktadır. Tek ayrım budur!

Deve ya da çalışmadaki biçimiyle puur (a) sözcüğünün anlamı böyle oluşmuş görünmektedir.

Şimdi gelelim p > b değişimine!

Uzatmadan açıklamak gerekirse sağdaki şeklin dikin sağ bölümünü alta yani yere alırsak latin (!) ‘b’ ye ulaşılır. Soldaki şeklin üstünü yukarı (dik) taşırsak Güdül Salihler kırsalındaki ‘b’ ye ulaşılır.

6-5.2 Latin, Orhun, Futhark abeceleri karşılaştırılması

Latin p, b. B, Orhun p, b, B

Orhun p, Güdül b (DURLU, s. 1) Orhun B

Futhark p, b. B (KÜRÜM, s. 33)

“Latin ve Futhark abeceleri soldan sağa irdelendiğinde, düşünüşün Orhun abecemizle aynı olduğu görülebilmektedir. Latin(!) ve Futhark abecesini soldan sağa yorumlamak gerekiyor. Döngemsi ‘p’ ve ‘b’ açıklamalarında aktarılan aşağı-yukarı devinimler abecelerin tamamında gözlenmektedir. Dil tanımımdaki yön değişkeni bu göstergelerin şekillerinde izlenebilmektedir.” Anlamlar devinimin sonucu oluşuyor ve yönle birlikte algılıyoruz çevremizi.

İlk ‘P’ tamgası çalışmaya göre Tuva özerk cumhuriyetindeki Kutlu kaya üzerinde bulunmaktadır! U, A, M, B, NG, P, kalın L, Ü, ince K, kalın Y ve diğerleri yine aynı durumdadır öyleyse değil mi?

P>B dönüşümü açıklandığına göre deve sözcüğünün Tuva Türkçesindeki günümüzdeki karşılığını inceleyelim. 

“Tuva’da teve “deve” için cinsiyete dayalı isimlendirme için şu sözcükler kullanılmaktadır: Adan, enenmiş erkek deve, iş devesi, ‘buura’, erkek deve,çarı’, erkek deve (veya geyik)”, ‘eŋgin / iŋgin’, dişi deve (Kenin-Lopsan,2019: 359; Darja, 2009: 242, 243). Tuva yazı dilinde bodagan ve US, UH, ÇH, Tand, Öv. ağızlarında modagan “bir yaşındaki deve yavrusu” anlamındadır. (Monguş, 2003: 269; Dorju, 2011: 88). Khabtagaeva (2009: 129), sözcüğün yapısını şöyle izah eder: bodagan<Mo. botogan “bir yaşında deve yavrusu” <

ET16 *boto “deve yavrusu”+ GAn. Sözcükteki+ GAn eki, Tuva’dan Moğolca üzerine geçmiş olan ve Türkçe kökenli kimi hayvan isimlerinde (huragan kuzu) görülen ve Moğolca+ GAnA ve Türkçe+ GAn ile ilişkili kabul edilen bir ektir (Khabtagaeva, 2009: 129 ve Erdal, 1991: 87-88).Tuva’da buura “üç yaşında enenmemiş, damızlık deve” Moğolcada bugur(a) “erkek deve” anlamındadır (Lessing, 2003: 211). Khabtagaeva

(2009: 161), bu sözcüğün yeniden kopyalama (reborrowing) olduğunu belirterek ederek sözcüğün kökenini şöyle göstermektedir: buura “dişi deve” <Mo. *būra < buγura; Halha būr; Buryat būra; Kalmuk būra < Türk. buġura “damızlık deve” ~ Tuv. būr “dişi mus”. Erhan Aydın (2016: 21), sözcüğün Türk dilinde en erken buğura biçimi ve kişi adı olarak Çaa-Höl X ve Tuva B yazıtlarında görüldüğünü söylemektedir. Sözcük TT ağızlarında

Buğur: 1. damızlık deve, 2. burulmuş erkek deve, 3. erkek deve, 4. Deve yavrusu anlamları ile tespit edilmiştir (Derleme Sözlüğü, 1993: 781).” (TOSUN, s. 29)

Sözcük pu(ğ)ur> pu(ğ)ur > puur(a)(n) > buura(n) > buura değişimlerini geçirmiş görünmektedir. Önemli olan ayrıntı bulgumuz sözcük ‘puur’ un sözcüğün diğer biçimleriyle kökteş, sesteş, anlamdaş olmasıdır ki bu çözümlememizin bir kez daha doğrulanması anlamına gelmektedir.

Son olarak P’nin yukarı devinim anlamı taşıdığı, U’ yu uzaklaşma, uzak anlamları verdiği bilgisinden yaralanarak düşüncemizi Batı dillerine uyarlayıp kısa örneklerle yorumlamak olanaklıdır.

Up (ing) yukarı

Oben, ab ve ekli sözcükler (haende ab!)

Die Alpen  > Alp! (Türkiye Türkçesi) A devinim, L (kol, el) P yukarı! Ulu, yüksek, yüce anlamı oluşabilir mi?

Benzeri sorgulama ve yorumlar, göstergebilim açıklamalarını verdiğim diğer tamgalarımız kullanılarak yapılabilir. R’ imseslerinin uyarlanıp yorumlanması özellikle ilginç olabilir; Ra’ dan Rab’a kadar!

7

Sonuçlar

1-İşlediğim dizgedeki göstergeleri ele alan bir çalışma bulunamadığı için karşılaştırma yapılamamaktadır!

2- 4 (dört) dizgenin çözümlenmesi sonucu oluşan anlam ve diğer ayrıntılar yazı ile resimlerin eş zamanlı olduğunu kanıtlamaktadır.

3- Bu bilgilere dayanarak at ve deve ile ilgili antropolojik eşleştirme yapıldığında yazıtın yaşının 6 000 (altı bin)- 8 000 (sekiz bin) yıl olması olanaklıdır. Bulgular doğruysa sonuç doğru ve doğal olmalıdır.

Not: Yazıtın yaşı konusunda bilimsel çalışma yok denebilir. Örnek olması açısından tek bir yazının irdelenmesi yeterlidir umarım.

Örneğin, W. Barthold Yenisey yazıtlarının Orhon‟dakilerden daha eski olduğunu düşünür (2010: 25). P. M. Melioranskiy ve O. Donner‟e göre Yenisey havzası yazıtlarındaki işaretlerin daha eskicil oluşu runik yazının Yenisey havzasında Orhon‟dan önce bilindiğine tanıktır (Eren 2004: 822). L. R. Kızlasov ise Yenisey yazıtlarının çoğunun 9–10. yy.’a ait olduğunu belirtir (1960: 93–120). (AYDIN, s. 2)

*Yazarın notu: E 39 kayası için önde gelen Kızlasov’un çözümünün olmamasına karşın, yazıtın yaşı için Orhun yazıtlarından sonrası zamanları önermesi çelişkidir.

Elegest I (E 10) Yazıtı‟nda adı geçen Körtle‟nin de han olduğu bellidir. Körtle adı büyük olasılıkla unvan değil, kişinin adıdır. Aynı ad, Elegest II (E 52) Yazıtı‟nda Körtle saŋun „General Körtle‟ olarak tespit edilmiştir. Körtle adı Yar–Hoto‟daki runik grafitilerde de geçer. Erdal‟ın verdiği 5. grafiti şöyledir: körtlä çor kunçuy yanışım a äsänim ötükän “Körtle çor. (my wife (??), my return, oh. My well–being. Ötüken (?)” (Erdal 1993: 97). (AYDIN, s. 4)

Yazarın notu: Kişi adlarından yazıtın yaşı belirlenmesi düşünülmektedir. Ancak ‘körtle’ ve ‘han’ önerisine katılmıyorum. 12 tamgalık dizgenin çözümü görüşüme göre Küneri tilkanlı urungu olmalıdır! (DURLU, 23)

4- Yazıtların kökeni başlığında (7-1) ulaşılan bulgulara göre yazıtı kazıyanların Tuva’lı ya da bölgede yaşayan Kırgız, Kazak gibi Türk boyları olabileceği kuşkuya yer bırakmayacak derecede belirgindir.

“Bu bilgiye dayanarak yazıtın tamamı ve tamgalar Türk kökenli olarak değerlendirilmelidir. Macar ve benzeri gibi köken aramak ya da düşünmek anlamsızdır.” (Yazıt çözülemediğinden bu arayışlara gidildiği görülmektedir!)

“Göktürk Alfabesinin Kökeni

“Eski Türk Runik yazısı görüldüğü gibi ünlü işaretleri bakımından yetersiz, fakat ünsüz ve hece işaretleri bakımından zengin bir alfabedir. Bu yazının kökeni hakkında türlü teoriler öne sürülmüştür. Otto Donner daha bu alfabe çözümlenmeden önce, Yenisey kitabelerindeki harflerle eski küçük Asya alfabelerinden Likya ve Karya alfabelerindeki işaretler arasında benzerlik bulunduğuna dikkat çekmiş ve Yenisey alfabesinin bu alfabelerden çıkmış olabileceğini öne sürmüştü”. (Otto Donner, İnscription del Orkhun, Helsingfors 1892, s. 70 ve devamı)”.(TEKİN, s. 20)

*Yazarın notu: Göktürk abecesi için Arami, Sogd, Fenike gibi köken önerenlerin yanında bunu görmem ilginçti. Ama bu kez Yenisey abecesinin kökeni için Likya ve Karya abeceleri önerilmiş!

“Ancak, kaya resimleri > kavram yazı örnekleri > birleşik tamgalar > tamga aşamaları aynı kayada olduğundan, yazıtın yaşının 6 000-8000 (altıbin-sekizbin) yıl olabileceği değerlendirildiğinde, yazıt başta Orhun olmak üzere diğer abecelerin başlangıcı olarak düşünülmelidir.”

5- “Dağ yazıtları bilim adamlarının okunması üzerinde uğraştıkları ilklerden biridir. Türk runik işaretlerinin çözümünden önce Sulek yazıtlarını /2.-6./ okumaya yönelik birkaç başarısız girişim olmuştur. (Bu konuda A. Tötterman H. Appel’gren-Kivalo’nun daha sonra farklı detaylarda yayınladığı İ.R. Aspelin’in resimlerini yayınlamıştır) (bk, I. , II. tablolar) Okuma girişimi aşağıdaki notu da belirtilen V.V. Radlov tarafından yapılmıştır: “Bu yazıtlar belirgin olmadığından çözümleri de hemen hemen mümkün değildir. Burada yer alan metinler çözüme en yakın olanlarıdır.”. Türkolog resimlerin ve yazıtların karşılıklı ilişkisi hakkında da fikrini söylemiştir. (“Ben bu yazıtların resimler üzerine kazındığına inanmıyorum, resimler daha sonra çizilmiştir) / 7,s.345” (KIZLASOV, s.1)

“Çalışmanın bulguları yazıtlarla resimlerin ilişkisinin organik olduğunu, güç bile olsa okunabileceğini, resimlerle yazıtların eş zamanlı olduğunu ortaya koymaktadır.”

6- “sadece iki kısa ayrı yazıt bilinen Yenisey runik yazısının işaretleriyle kazınmıştır. Sadece onlarda E 39 geleneksel işaretinin korunduğu da söylenebilir. Onlardan birinin (Sulek I) bütün resim ve çizgilerden yer alması da onun kayadaki en geç belirti olduğunu ileri sürmek için yeterlidir. (res. 2, 1). Bu yazıtın ince bir çizgiyle yapılmış işaretleri 10-11,5 cm. yüksekliğe sahiptir ve 57,5 uzunluğundaki yatay bir satırla serbest biçimde yerleşmiştir. Türkologlar tarafından bir satır olarak yayınlana bu metin (E 39 1, res. 3, 1) herkes tarafından aynı okunmaktadır: beñkü kaya “ebedi (anıt) kaya”. Yazı yüzeyinin sol bitiminde 20,6 cm. boyundaki yatay bir satırın yer aldığı diğer bir Yenisey yazıtı (Sulek II E 39-2 res. 2, 2; 3, 2)buradaki resimlerden daha yukarıdadır. İnce uçlu hat çekilmiş işaretler farklı yüksekliktedir: birinci ve son iki işaret 6-7 cm, ortadaki dört işaret 9-10,5 cm.’dir. Bu yazıtın özelliği yazanın isteğine bağlı olarak burada yer alan hayvan tasvirinin el değmeden korunmuş olmasıdır. Beş satır olarak yayınlanan runiklerin çizimleri oldukça açıktır, bunlar bütün araştırmacılar tarafından beñkü kelimesinin ikinci fonetik varyantını belirten aynı anlamda okumuştur: meñkü kaya.” (KIZLASOV, s. 3)

“Bu paragrafta işaretlerin anlatımı dışındaki bütün denenler yanlıştır! Çünkü işaretlerin bir bölümü kayadakinden ayrıdır! Üstelik tamgaları ayrı iki dizge ‘Bengi kaya, mengü kaya) biçiminde aynı çözüm önerilmektedir. M ve B dışında ayrım yoktur! (DURLU, 9 ( E 39 2), 10 (E 39 1)”

7- “Ünlü dağ yazıtının geri kalan yazıtları şimdi Güney Yenisey olarak isimlendirilen alfabe ile yapılmıştır. Biz onları burada yeni paleografik niteliğiyle yayınlayarak her yazıtı uygun bir indeksle belirledik”.

(KIZLASOV, s. 3)

“Yanlış’! Çalışmamızda Orhun U ve P’nin olduğu 4 (dört) tamgalık dizge çözümlendi!”

“Üstteki yazıtın (Sulek III, Güney I, res. 2, 1; 4; 5, 1) yukarısında güreşmeye hazırlanan iki devenin resmi yer almaktadır.” (KIZLASOV, s.3)

“Doğru. Güreşe hazırlanan iki deve çalışmamızda güreşen iki devedir! Burada görevliler kızıştırmışlar, altta güreşmişler, aynı iki deve özetle. Kayanın en üstünde E 39 1 adlı dizge (Durlu, 9, (E 39 1) da çözümlenmekte olup kayanın tamamıyla ilgili; onun benzeteceğini açıklayan ana başlık anlamındadır. Özetle hem bu develer, hem altta çözümlenen yazıtın hemen üstünde güreşen iki deve resmi ve diğer resimler ile yazıtlar bütündür; eş zamanlıdır!”

8- “V.V. Radlov örneğine uyan S.E. Malov dağ yazıtı satırlarının transkripsiyon ve çevirisinin üçüncü varyantını ileri sürmüştür. /10, s. 68-69 /. İlk bulanların bir metnin bölümleri olarak resimleri kabul etmelerinin aksine, Sulek yazıtlarının okunması (Türkolog ona “kaya üzerindeki mezar yazıtı” adını vermiştir) S.E. Malov’da önemli zorluklara sebep olmuştur.” ( (KIZLASOV, s. 3)

“Kutlu kaya resimleri ve yazımlarıyla bütündür, eş zamanlıdır, mezar yazıtı olması olanaksızdır. Ulu gün, güneş yılı, bengi kün adlarıyla bilinen özel gün anlatılmaktadır. Kutlamaların ve Turan ırkının köklü söylencelerinin, evrenbilimi bilgilerinin aktarılmaya çalışıldığı düşünülmelidir.”

9-Özet bölümünde dile getirilenlerin çözümle karşılığının verildiği görülmektedir.

10-Yazıtın adının ‘kutlu kaya’ olması ilgimi çok çekti. Çalışmama almadığım bilgilerim var ve bunlardan iki göstergenin çözümü Turan ırkının söylencelerinden evren bilimine kadar uzanan çok önemli, öz bilgiler içermektedir.

11-Çalışmanın her aşamasında sürekli güneşle ilgili bilgiler vermek, bağlantılar kurmak zorunda kalındı. Atatürk’ün Güneş(in) Dil (i) Türkçe(dir) savının doğruluğu her aşamada öne çıkmaktadır.

e) Teşekkür bölümü: Araştırmanın yapılması veya makalenin yazılmasında (gramer ve dil açısından kontrol, istatistik veya parasal katkı gibi) yardımı olan ancak yazarlar listesinde yer almayan kişi veya kurumlara teşekkür edilen bölümdür.

Kaynakçalar:

1- (AYDIN, 2012, sayfa 161-168, Ankara) https://www.acarindex.com/pdfler/acarindex-0a8e0620-cacd.pdf

2-(BALTACI, 2019) Nitel araştırma süreci: Nitel bir araştırma nasıl yapılır? Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(2), 368-388 (BALTACI, 2019)

3- (ÇIVGIN, Aralık 2022) ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE İPEKYOLU SEMPOZYUMU

10-12 EKİM 2022 / ANKARABİLDİRİ KİTABI

e-ISBN: 978-975-8918-77-5

Birinci Basım: Aralık 2022, Ankara İzzet ÇIVGIN “Ön – İpek Yolunda Besin, Metal, Yeşim, Cam Ticareti; Ticari Ağların Oluşumunda Göçebe Çobanların, Evcil Atların, Tekerlekli Arabaların ve Develerin Rolü (MÖ 3000-138)

4-  (ÇOBAN, 2015) [PDF] İlk Çağda Atın Evcilleştirilmesi-Ehlileştirilmesinde Türklerin Rolü H ÇOBAN – BİLDİRİLER, 2015 – researchgate.net

5-(DURLU 1, Şubat 2022) http://dagarcikturkiye.com/2022/02/01/gudul-turk-kaya-yazitlari-vegizemleri/

6-(DURLU 2, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5-makale,12977.html

7-  (DURLU 3, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-felsefesine-giris-makale,12950.html

8- (DURLU 4, Mart 2021)https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-felsefesine-giris-makale,12950.html

9-(DURLU 5, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir?(3),12975.html

10-  (DURLU 6, Şubat 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/tuva-ozerk-cumhuriyetindeki-sulyek-karayuz-yazitini-anlamak-makale, 12939.html

11- (DURLU 7, Şubat 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/sulyek-karayuz-yaziti-e39-1-dizgesinin-cozum-onerisi-makale,12940.html

12- (DURLU 8, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/saygin-musanin-asasi-makale,13079.html

13- (DURLU 9, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-ve-dusun-bilim-7-a-dan-baslamak-makale,12965.html

14- (DURLU 10, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-ve-dusun-bilim-6-dili-anlamak-makale,12964.html,

 15- (DURLU 11, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-tarih-toplum-adli-calismaya-ek-makale,12978.html

16- (GÜLENSOY, 2007) [PDF] TÜRKİYE’DE ETİMOLOJİK SÖZLÜK VE SÖZCÜK ETİMOLOJİSİ ÜZERİNE YAYIMLANAN MAKALELERE DAİR BİR BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ

T. Gülensoy – Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten, 2007 – dergi park.org. tr

17-(KIZLASOV L.R. KIZLASOV İ.L), Yıl 1990, Cilt 38, Sayı 1990, 85 – 136, 01.01.1994, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı https://dergipark.org.tr/tr/pub/belleten/issue/44134/544153

18- (KÜRÜM, 2002, TÜRKLER, CİLT:3, 35 sayfa) Futhark abecesinin şekilleri; https://www.academia.edu/42970720/Avrasyada_Runik_Yazi

19- (ORKUN, 1994. Ankara) Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk Yazıtları, H. Namık Orkun, Yüksek Öğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994

20- (TEKİN, 1997, Ankara) Talat Tekin Tarih Boyunca Türkçenin Yazısı MI RG VNKARA …

https://www.academia.edu › Talat_Tekin_Tarih_Boyun..

21- (TOSUN, 2020) TUVA TÜRKÇESİNDE HAYVANLARA YAŞLARINA GÖRE VERİLEN İSİMLER

Geliş Tarihi/Submission Date: 28.09.2020

Kabul Tarihi/Acceptance Date: 15.11.2020

DOI Number: 10.12981/mahder.800928

Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, 2020, Cilt: 13, Sayı: 32, 1570-1592.

Araştırma Makalesi Research Article 1570

22- (YÜKSEL, 2005 Ankara) https://www.academia.edu/33482514/G%C3%B6stergebilim_pdf

1-(DURLU, Şubat 2022) http://dagarcikturkiye.com/2022/02/01/gudul-turk-kaya-yazitlari-vegizemleri/

2-(DURLU, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5-makale,12977.html

3-  (BALTACI, 2019) Nitel araştırma süreci: Nitel bir araştırma nasıl yapılır? Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(2), 368-388 (BALTACI, 2019)

4-   (YÜKSEL, 2005 Ankara) https://www.academia.edu/33482514/G%C3%B6stergebilim_pdf

5-  (DURLU, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-felsefesine-giris-makale,12950.html

6-  (DURLU, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir?(3),12975.html

8-  (DURLU, Şubat 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/tuva-ozerk-cumhuriyetindeki-sulyek-karayuz-yazitini-anlamak-makale, 12939.html

9- (DURLU, Şubat 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/sulyek-karayuz-yaziti-e39-1-dizgesinin-cozum-onerisi-makale,12940.html

13-  (DURLU, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/saygin-musanin-asasi-makale,13079.html

14- (DURLU, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-ve-dusun-bilim-7-a-dan-baslamak-makale,12965.html

16- (TEKİN, 1997, Ankara) Talat Tekin Tarih Boyunca Türkçenin Yazısı MI RG VNKARA …

https://www.academia.edu › Talat_Tekin_Tarih_Boyun..

17-  (ÇOBAN, 2015) [PDF] İlk Çağda Atın Evcilleştirilmesi-Ehlileştirilmesinde Türklerin Rolü H ÇOBAN – BİLDİRİLER, 2015 – researchgate.net

18- (DURLU, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-ve-dusun-bilim-6-dili-anlamak-makale,12964.html,

20- (KÜRÜM, 2002, TÜRKLER, CİLT:3, 35 sayfa) Futhark abecesinin şekilleri; https://www.academia.edu/42970720/Avrasyada_Runik_Yazi

22- (AYDIN, 2012, sayfa 161-168, Ankara) https://www.acarindex.com/pdfler/acarindex-0a8e0620-cacd.pdf

23- (DURLU, Mart 2021) https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-tarih-toplum-adli-calismaya-ek-makale,12978.html

Onur Bilge Durlu

Yorum yapın